Ana içeriğe atla

Batı Almanya 1972: Heysel Zaferi



Almanya Dünya futbolunda disiplini ve geleneği birleştiren, futbolun en eski organizasyonlarından birinin sahibi. II. Dünya Savaşı'nın sonucunda Berlin'in ortasından Batı ve Doğu olarak ikiye ayrılan ülkede, futbol gibi Batı Avrupa etkisindeki sporlar Batı Almanya'da, Doğu bloku ülkelerinde daha gelişmiş olan atletizm sporları ise Doğu Almanya'da daha yaygındı. Dolayısıyla ülkenin iki bloğundan Batı Almanya, milli takımlar ve kulüpler bazında daha iyi sporcular yetiştiriyordu, dolayısıyla Avrupa ve Dünya futbolunda daha iddialı bir konumdaydı. İlk defa katıldıkları 1934 Dünya Kupası'nda üçüncü olan Batı Almanya, devamındaki süreçte 1954'te Sepp Harberger yönetiminde kupaya uzanmış, 1966'da İngiltere'ye karşı finalde kaybetmişti. 1958 ve 1970'te de birer kez üçüncü olmayı başaran Batı Almanya, kulüpler bazında da 1970'li yıllarda büyük bir atılım yapacak, ülkenin iki önemli kulübü Bayern Münih ve Borussia Mönchengladbach arasında oluşan rekabet, ülkenin futbolcu yetiştirmesi noktasında önemli bir milat olacaktı. 1973 ile 1976 yılları arasında Şampiyon Kulüpler Kupası'nda üst üste 3 kez şampiyon olma başarısı gösteren Bayern Münih, ülkenin bu bağlamda en başarılı kulübüydü. Futbolun yavaş yavaş dünyanın merkezine yerleştiği bu yıllarda, Sepp Harberger, Helmut Schön, Udo Lattek, Hannes Weisweiler gibi idealist teknik adamların ve Fritz Walter, Franz Beckenbauer, Paul Breitner, Gerd Müller, Gunther Netzer, Uwe Seeler ve Uli Hoeneß gibi oyuncuların yetiştiği ülke olmuştu.

Dünya Kupası sahnesinde tüm bu başarıya karşın, Batı Almanya bu başarıyı 1972'ye değin Avrupa Şampiyonası sahnesine taşıyamamıştı. Dahası, 20 yıla yakın bir süredir Dünya Kupası sahnesinde istenilen kupa başarısı da gelmemişti. 1964'te göreve geldikten sonra 1966'da Dünya Kupası finali ve 1970'de üçüncülük başarısı gösteren teknik adam Helmut Schön, ilerleyen süreçte 25 maçla Dünya Kupası sahnesinde en çok yer almış teknik adam olacaktı. Futbolcu grubuyla sık sık sorunlar yaşayan, otoriter bir karakter olmasına rağmen takımıyla o gün itibariyle 8. yılını geçiren, istikrarlı ve idealist bir adamdı. Alman Milli Takımı, kulüp takımları bazında artan rekabet ve takımların bu rekabete bağlı olarak artan kalitesi sonucunda 1970'lerde ciddi bir ivme kazanmıştı. 1972 Avrupa Şampiyonası elemesine de bu mentaliteyle gelen Almanlar, daha önce yaşanan başarısızlıklardan ders almış, turnuvanın favorilerinden biri konumundaydı. Öte yandan 32 takımla düzenlenen Avrupa Şampiyonası elemelerinde, Avrupa çapında gelişen bu kalite artışının etkileri gözlemlenebiliyordu. İngiltere'de Liverpool ve Manchester United'ın yanısıra Derby Country, Leeds United ve Nottingham Forest gibi takımlar bu yıllarda ivme kazanıyordu. Geoff Hurst, Brian Kidd, Alan Ball, Chris Fawler, Bobby Moore gibi oyunculardan oluşan kadrosuyla İngilizler, son Avrupa şampiyonu ve son Dünya Kupası finalisti apoletiyle elemelere giren İtalya, turnuva düzenlenmeye başladığından beri turnuvanın her finalinde yer almış, futbolun değişen ve gelişen yapısına uyum sağlayan Sovyetler Birliği ve Ajax, Feyenoord gibi takımların Avrupa futbolunda attığı pozitif adımların meyvesini Johan Neeskens, Johan Cruyff gibi oyuncuları yetiştirerek alan, Rinus Michels'in total futbol tezi etkisinde Dünya futbolunda yeri tartışılmaz bir konum elde eden Hollanda... Futbolun gelişimi noktasında bir kırılma noktası teşkil eden 1970'li yılların ikinci turnuvası 1972 Avrupa Şampiyonası, bu bağlamda bize izlemek için çok iyi takımlar sunuyordu.

Nitekim turnuva elemeleri grup aşamasıyla başladı. 1. Grupta yer alan, Romanya, Çekoslovakya, Galler ve Finlandiya'dan, kağıt üstünde iddialı görünen takım Çekoslovakya'ydı. Ancak evinde Çekoslovakya'yı yenme başarısı gösteren Romanya gruptan çıkan taraf olmayı başardı. 2. Grupta, önceki turnuvanın finallerine gitmeyi de başaran Macaristan, Fransa'nın önünde 9 puanla grubu lider tamamlarken, 3. grubu İngiltere kayıpsız tamamlıyordu. İki eski turnuva şampiyonu olan Sovyetler Birliği ve İspanya'yı buluşturan 4. grupta rakibini Moskova'da 2-1 mağlup eden Sovyetler Birliği, adını çeyrek finallere yazdırdı. 5. gruptan Portekiz, İskoçya ve Danimarka'nın önünde tamamlayan Belçika çeyrek finallere çıkarken, 6. grupta son şampiyon İtalya sürprize izin vermiyordu. Elemelerde dikkatimi çeken iki çarpıcı sonuç 7. ve 8. gruplarda yaşanıyordu. Fadrhonc yönetimindeki Hollanda, Doğu Almanya ve Yugoslavya'ya karşı mağlubiyetler alıp, 7. grubu Yugoslavya'nın ardında ikinci tamamlıyordu. Yugoslavya'nın son finalist apoleti sahibi olması açısından bu bir sürpriz olmasa bile, ilerleyen yıllarda üst üste iki Dünya Kupası finaline imza atacak olan Hollanda, bu altın dönemin öncesinde Avrupa Şampiyonası'nda bir hüsran yaşıyordu. Öte yandan diğer çarpıcı olaysa Batı Almanya'nın lider tamamladığı 8. gruptaydı. Futbolumuzun yeni yeni belli bir standarda ulaştığı 1970'li yıllarda Coşkun Özarı yönetiminde Milli Takımımız bu elemelerde Polonya ve Arnavutluk'u evinde mağlup ediyor, 17 Ekim 1970'de Köln'de oynanan Batı Almanya maçında Kamuran Yavuz'un 16. dakikada attığı golle öne geçse de, Gerd Müller'in golüne engel olamıyor, ancak dönem futbolunun en iddialı milli takımlarından biri karşısında alınan bu beraberlikle pozitif bir adım atıyordu. Böylece grup aşamasının tamamlanmasıyla çeyrek final aşamasına geçildi. Çeyrek finallerde son şampiyon İtalya, Belçika'ya karşı San Siro'da alınan 0-0'lık beraberliğin rövanşında, van Moer ve van Himst'in iki golüne 86. dakikada Luigi Riva'nın golüyle karşılık verse de, turnuvaya çeyrek finallerde veda ediyordu. İki maç sonunda yenişemeyen Romanya ve Macaristan, üçüncü maçta Belgrad'ta karşılaşmış, 89. dakikada Istvan Szöke'nin golüyle rakibini eleyen Macaristan, turnuva finallerine çıkmıştı. İki Doğu Bloğu ülkesini karşı karşıya getiren Sovyetler Birliği ve Yugoslavya eşleşmesinden, rakibini evinde 3-0 mağlup eden Sovyetler Birliği çıkmıştı. Turnuvanın dördüncü takımı için karşı karşıya gelecek iki takım, 1966'da Dünya Kupası finalinin rövanşını verecekti. Bu iki takım, turnuvanın en iddialı takımlarından ikisi; Batı Almanya ve İngiltere'ydi. Wembley'de 96 bin seyirciyi bir araya getiren ilk maçta rakibi karşısında 26. dakikada Uli Hoeneß'in golüyle öne geçen Almanya'ya, İngiltere 77. dakikada Manchester City ve Derby Country oyuncusu Francis Lee'nin golüyle cevap verdi. Ancak son 5 dakikada Gunther Netzer ve Gerd Müller'in golüne cevap veremeyen İngiltere, 96 bin seyircisi önünde 3-1 mağlup oldu. Berlin Olimpiyat Stadyumu'nda 0-0'lık beraberlikle biten maçın ardından Almanya, turnuvaya katılan dördüncü takım oldu.

1972 Avrupa Şampiyonası finalleri için, durak Belçika'ydı. Brüksel, Liege ve Antwerp'te dört stadyumda oynanacak olan turnuvada, final Dünya futbolunda önemli bir yeri olan Brüksel'deki Heysel Stadyumu'nda oynanacaktı. Turnuvanın iki gediklisinin karşılaştığı Macaristan - Sovyetler Birliği eşleşmesinden çıkan taraf Anatoli Korkov'un golüyle Sovyetler olurken, Sovyetler Birliği turnuvanın başından beri üç kez finalde yer alarak, büyük bir başarıya imza atıyordu. Diğer taraftan Antwerp'te oynanan maç, ev sahibi Belçika'yı ve Batı Almanya'yı karşı karşıya getiriyordu. Gerd Müller'in 24. dakikada attığı golün ardından Belçika'ya karşı direnç gösteren Almanya, 71. dakikada "Bombacı"nın attığı ikinci golle rahatlıyordu. Pollenuis'in 83. dakikada attığı gol skoru tayin ediyor, Almanya ilk kez katıldığı Avrupa Şampiyonası'nda finale uzanıyordu. Finalde, turnuvanın tecrübeli tarafı Sovyetler, turnuvaya belki de en iddialı gelen takım Batı Almanya'nın karşısındaydı. Heysel Stadyumu'nda 45 bin seyirci önünde oynanan maçta Gerd Müller iyi performansını sürdürüyor ve takımını 27. dakikada öne geçiriyordu. Borussia Mönchengladbach'ın merkez orta sahası Herbert Wimmer'in golüyle rahatlayan, Almanlar, Gerd Müller'in 58. dakikada, takımını şampiyon, kendisini gol kralı tayin eden golünü atmasıyla galibiyeti perçinliyordu. Almanlar 3-0'lık net bir skorla Avrupa Şampiyonuydu. Bu Almanlar için yalnızca bir başlangıçtı, Beckenbauer liderliğindeki Alman takımı 1974'ü kazanacak, 1976 ve 1980 Avrupa şampiyonalarında da bu finallerin gediklisi olacaklardı. İlk kez çıktıkları Avrupa sahnesindeyse, spot ışıkları futbolun önümüzdeki yıllarının en önemli uluslarından birini aydınlatıyordu.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vincenzo Montella Mucizesi

Milli takım teknik direktörlüğü koltuğu, futbolun her döneminde o koltukta oturan kişi için ağırlık teşkil eden bir koltuk olmuştur. Bir bayrağı temsilen o koltukta bulunmanızla başlayan süreç, kulüp takımı görevinin görev kapsamından bağımsız pek çok zorluğu beraberinde barındırır. Milli takım görevi, Dünya futbolunda geçmişten beri tecrübesi yeterli ve insani becerileri gelişmiş, kulüp takımlarındaki özgeçmişi geçerli kişilere verilirdi. Kulüp takımları bazında beklentilerini yerine getirmiş, amiyane tabirle bu bağlamda kramponlarını asmış isimler Milli takımlar dünyasına giriş yapar, bu görevi kendileri için yeni bir meydan okuma olarak görürlerdi. Bu meydan okumanın, bu görevin ağırlığıyla eşleştiği temel nokta, kendini kanıtlamış isimlerin bir ülke futbolu yönetilirken bu ağırlığı daha kolay süspanse edebilecek isimler olmalarıydı. Zira kadroya dahil edilecek isimlerden tutun, ortaya konulacak oyun fikri, alınan sonuçlar ve bunun benzeri pek çok husus hem bulunulan ülk...

Fransa 1984: Platini'nin Turnuvası

Fransa Milli Takımı, son 20 yılın en başarılı ve istikrarlı takımlarından belki de ilki... Son yıllarda yaptıkları atılımlarla Dünya Futboluna sayısız genç futbolcuyu kazandırarak, futbolcu yetiştiriciliğindeki önder futbol ülkesi olmayı başaran Fransa, özellikle modern futbolu ihtiyacı olan atletizmi, oyun görüşü ve oyun aklı ile birleştiren oyun anlayışına uygun futbolcular yetiştirdiler, bu sayede de üst üste turnuva başarıları elde ettiler. 1998 Dünya Kupası ile başlayan 26 yıllık süre içerisinde, girdikleri 14 turnuvada 2 Dünya Kupası ve 1 Avrupa şampiyonluğu yaşadılar. Bunun dışında 2 Dünya Kupası finaline ve 1 Avrupa Şampiyonası finaline de adını yazdıran Fransa, bu süreçte Zinedine Zidane, Thierry Henry, Marcel Desailly, Franck Ribery, Karim Benzema, Didier Deschamps, Patrick Vieira, Antoine Griezzman gibi oyuncuların dışında, son jenerasyonun lider oyuncuları Kylian Mbappe, Aurelien Tchouameni, Eduard Camavinga gibi oyuncuları da Dünya futboluna kazandırdılar. Çok ...

"Bir Kupa Hocası": Simone Inzaghi

Dünya futbol tarihinde bazı teknik adamlar ucu kupaya giden turnuva yollarını diğerlerinden iyi yürürler. Bu teknik adamların kilit özelliklerini reaksiyon becerisi ve soğukkanlılık olarak nitelemek mümkündür. Özellikle çift ayaklı elemelerde 90 dakika üzerine kurgulanan plan kadar, 180 dakikalık yapılan bir program da takımı başarıya götürebilir. Özellikle elinizde beklentilerin nispeten düşük olduğu kulüpler olduğunda, eşleşmeleri kazanmaya dair pragmatik ve akılcı çözümler sizi başarıya götürüyor. Bunun en önemli örneklerinden biri de, bu sezon Şampiyonlar Ligi finaline uzanan Inter. En son 2010/11 sezonunda Son 16 turunun ötesini gören Inter, geçtiğimiz 12 sezona bir de UEFA Avrupa Ligi finali sığdırmış olsa da, 2009/10 sezonunda Mourinho önderliğinde yaşadıkları peri masalını tekrarlama noktasında yetersiz kalmışlardı. 2018 ve 2021 yılları arasındaki o üç sezonda değil Kupa 1'de ilerleme kaydetmek, gruptan çıkmayı bile başaramamışlardı. 2021 yılında Antonio Conte...