Ana içeriğe atla

"Bir ekolün himayesinde yükseliş": Vincenzo Montella ve Adana Demirspor

Adana Demirspor, sezona Samet Aybaba yönetiminde, çok iddialı bir kadro ile giriş yaparken, öte yandan Balotelli ve Belhanda gibi isimlerin disipline edilmesiyle ilgili şüpheler kamuoyunda yer almıştı. Nitekim Samet Aybaba belki talihsiz açıklamalarının, belki de bu oyuncuları oynamaya ikna edebilecek bir kapasiteye sahip olmamasının bir tezahürü olarak henüz sezonun ilk haftalarında görevinden alındı. Bu değişimin takibinde, ancak bu isimlerin ağırlığını karşılayabilecek, kaliteli bir isim, bir teknik adam göreve gelmeliydi, öyle de oldu. Kariyerinde İtalya'nın ve Avrupa'nın önemli kulüpleri olan bir isim Vincenzo Montella ile anlaşıldı. Sezonun ilk yarısını Montella yönetiminde, 20 maçta 10 galibiyet, 5 beraberlik ve 5 mağlubiyet ile sonlandıran Adana ekibinin teknik direktörünün kariyerini ve Adana performansını ele alacağız.

Vincenzo Montella kariyerine Roma'da altyapı hocalığı ile başlamış bir isim. Burada geçirdiği 1,5 senenin ardından birkaç aylığına Claudio Ranieri'den boşalan koltuğu doldurarak Roma'da görev aldı ve çarpıcı Lazio galibiyetiyle dikkat çekti. Bu geçici görevinin hemen ardından Catania'dan gelen teklifi değerlendiren Montella, burada geçireceği bir sezonun ardından kariyerindeki en önemli dönemi geçireceği Fiorentina'da göreve başladı. Burada geçirdiği dönemde takımı her sezon ilk 4'te tuttu ve bir UEFA Avrupa Ligi yarı finali gördü. Bu başarılı sürecin ardından İtalya'nın baş takımlarının ilgisini çekti ve Milan'ın yolunu tuttu. Supercoppa Italia başarısı ile başlayan süreç, takımın sezonu 6. tamamlaması ve Çinli sahiplerin yaptıkları yatırımın doğru değerlendirilmemesi ile sonuçlanınca hoca Milan'dan ayrıldı. İlerleyen süreçte kısa birer Sevilla ve ikinci Fiorentina süreci geçiren Vincenzo Montella, verdiği neredeyse iki yıllık aranın ardından hocalığa Adana Demirspor'la döndü.

Emir Ateşdağlı'nın Goal için yaptığı değerlendirme ile kendi perspektifimin ışığında, Vincenzo Montella'nın modern futbol prensiplerini uygulayan ve oyunculardan ön alan presi, iki yönlü kanat becerileri gibi donanımlarını bekleyen bir teknik direktör olduğunu anlıyoruz. Saha içerisinde oyunun gidişatına bağlı olarak diziliş değişimleri talep eden, kompakt bir oyun anlayışına sahip olan İtalyan hoca, 4-3-3'ü ön planda tutan, ancak saha içerisinde 3'lü savunma tercihlerinde bulunabilen bir kimliğe sahip. Bahsedilmesi gereken bir diğer şey ise, kendisinin oyun anlayışındaki ön alan baskısının, rakip yarı alana yerleşmenin hücum oyuncuları üzerindeki etkisi. Özellikle Balotelli, Assombalonga ve Yunus Akgün'den aldığı skor katkısı hesaba katıldığında, Vincenzo Montella uygulamak istediği stratejiyi uygulamış gözüküyor. Galatasaray ve Fenerbahçe karşısında aldığı galibiyetleri incelediğimizde, İtalyan hocanın rakip etütünü doğru yapan, bireysel ve takımsal hataları doğru değerlendiren bir isim olduğunu anlayabiliyoruz. Vincenzo Montella'nın Adana Demirspor'a kattığı önemli değerlerden birisinin de karizma ve oyuncuları oynamaya ikna etme kabiliyeti olduğunu düşünüyorum. Özellikle Balotelli'nin Adana Demirspor'daki oyun gelişimini incelediğimizde, kendisinin üzerinde bir Vincenzo Montella etkisi olduğunu anlamak normal.

Türk futbolunda farklı ekollerin, farklı fikirlerin, oyun anlayışlarının iç içe olması gelişim için temel bir gereklilik ve Vincenzo Montella'da bu isimlerden biri. Umarım ki Vincenzo Montella gibi örnekler, Türk futbolunun her kademesinde yer alıp futbolun gelişimine etki ederler.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vincenzo Montella Mucizesi

Milli takım teknik direktörlüğü koltuğu, futbolun her döneminde o koltukta oturan kişi için ağırlık teşkil eden bir koltuk olmuştur. Bir bayrağı temsilen o koltukta bulunmanızla başlayan süreç, kulüp takımı görevinin görev kapsamından bağımsız pek çok zorluğu beraberinde barındırır. Milli takım görevi, Dünya futbolunda geçmişten beri tecrübesi yeterli ve insani becerileri gelişmiş, kulüp takımlarındaki özgeçmişi geçerli kişilere verilirdi. Kulüp takımları bazında beklentilerini yerine getirmiş, amiyane tabirle bu bağlamda kramponlarını asmış isimler Milli takımlar dünyasına giriş yapar, bu görevi kendileri için yeni bir meydan okuma olarak görürlerdi. Bu meydan okumanın, bu görevin ağırlığıyla eşleştiği temel nokta, kendini kanıtlamış isimlerin bir ülke futbolu yönetilirken bu ağırlığı daha kolay süspanse edebilecek isimler olmalarıydı. Zira kadroya dahil edilecek isimlerden tutun, ortaya konulacak oyun fikri, alınan sonuçlar ve bunun benzeri pek çok husus hem bulunulan ülk...

Fransa 1984: Platini'nin Turnuvası

Fransa Milli Takımı, son 20 yılın en başarılı ve istikrarlı takımlarından belki de ilki... Son yıllarda yaptıkları atılımlarla Dünya Futboluna sayısız genç futbolcuyu kazandırarak, futbolcu yetiştiriciliğindeki önder futbol ülkesi olmayı başaran Fransa, özellikle modern futbolu ihtiyacı olan atletizmi, oyun görüşü ve oyun aklı ile birleştiren oyun anlayışına uygun futbolcular yetiştirdiler, bu sayede de üst üste turnuva başarıları elde ettiler. 1998 Dünya Kupası ile başlayan 26 yıllık süre içerisinde, girdikleri 14 turnuvada 2 Dünya Kupası ve 1 Avrupa şampiyonluğu yaşadılar. Bunun dışında 2 Dünya Kupası finaline ve 1 Avrupa Şampiyonası finaline de adını yazdıran Fransa, bu süreçte Zinedine Zidane, Thierry Henry, Marcel Desailly, Franck Ribery, Karim Benzema, Didier Deschamps, Patrick Vieira, Antoine Griezzman gibi oyuncuların dışında, son jenerasyonun lider oyuncuları Kylian Mbappe, Aurelien Tchouameni, Eduard Camavinga gibi oyuncuları da Dünya futboluna kazandırdılar. Çok ...

"Bir Kupa Hocası": Simone Inzaghi

Dünya futbol tarihinde bazı teknik adamlar ucu kupaya giden turnuva yollarını diğerlerinden iyi yürürler. Bu teknik adamların kilit özelliklerini reaksiyon becerisi ve soğukkanlılık olarak nitelemek mümkündür. Özellikle çift ayaklı elemelerde 90 dakika üzerine kurgulanan plan kadar, 180 dakikalık yapılan bir program da takımı başarıya götürebilir. Özellikle elinizde beklentilerin nispeten düşük olduğu kulüpler olduğunda, eşleşmeleri kazanmaya dair pragmatik ve akılcı çözümler sizi başarıya götürüyor. Bunun en önemli örneklerinden biri de, bu sezon Şampiyonlar Ligi finaline uzanan Inter. En son 2010/11 sezonunda Son 16 turunun ötesini gören Inter, geçtiğimiz 12 sezona bir de UEFA Avrupa Ligi finali sığdırmış olsa da, 2009/10 sezonunda Mourinho önderliğinde yaşadıkları peri masalını tekrarlama noktasında yetersiz kalmışlardı. 2018 ve 2021 yılları arasındaki o üç sezonda değil Kupa 1'de ilerleme kaydetmek, gruptan çıkmayı bile başaramamışlardı. 2021 yılında Antonio Conte...