Galatasaray'ın 2022 yılının başında verdiği radikal kararları incelediğim yazımda da bahsettiğim gibi, Galatasaray gibi büyük kulüpler kompleks yapılardır. Camia içerisinde atılan bir adım, gerek taraftarı gerekse kalabalık yönetim kurullarını fraksiyonlarına böleceği için, doğru ve yapıcı adımları atmak iyi bir yönetim becerisi gerektirir. Bir spor kulübü başkanına nazaran oldukça genç, bir bu kadar da spor yöneticiliği tecrübesiyle donatıldığı gerekçesiyle olaylara uzaktan bakan birinin Galatasaray için oldukça iyi bir malzeme olduğunu düşüneceği Burak Elmas ve iddialı yönetimi, beklentinin oldukça altında kalmasının yanında, camianın önde gelen bir ismini de görevinden alarak tam olarak ateşe körükle gitti. Görev değişikliğinin de yenemediği saha içi formsuzluk da buna eklenince, zaten tahammülsüz olan taraftar topluluklarının sabrı da en nihayetinde tükendi. Peki sürecin baş aktörleri kim ve neden Galatasaray beklentinin bu denli altında. Galatasaray'ın bulunduğu konumu farklı perspektiflerden bakarak değerlendireceğiz.
Öncelikle zamanı biraz geriye saralım. Burak Elmas ve yönetimi göreve geldiği anda, ilk icraat olarak Fatih Terim'in göreve getirilmesini belirledi. Akabinde, PSV Eindhoven eşleşmesinin basın toplantısında, Fatih hoca belki bir gündem değişikliği, belki zaman kazanmak maksatlı ve belki de zaten planlanmış olduğu gibi üç yıllık geniş çaplı bir projeden bahsetti. Açıklanana göre Fatih Terim ile yönetim eşgüdümlü bir çalışma ortamı kurmuş, doğru ekonomik koşullar sağlanmış ve yeni bir Galatasaray kurulması yönünde adımlar atılmıştı. Belki afâki söylenmiş bir bahane, belki de planlanan bir proje. Doğruluğunu ne kadar tartışırsak tartışalım, bu sözler Fatih Terim gibi bir ismin ağzından çıkınca, taraftar adım bekler. Aslında taraftarı tatmin edeceği düşünülen adımlar da atılmıştı. Scouting transferleri taraftarın gözünde teknik kapasitesi ve kabiliyeti tartışılmaz bir isim, bir kutsalın elinde birleşmiş ve sezona başlanmıştı. Beklenti yüksekti. Galatasaray oldukça dinamik gözüken, genç bir kadroya sahipti, hesaplar tutmalıydı.
Tutmadı... Ligde kaybedilen puanları, Avrupa'da oynanan doğru oyun bile gizleyememişti. Neredeyse Fatih Terim dışında her şey, her transfer, her adım eleştiriliyordu. Morutan'ın yetersizliği, Berkan'ın ve Taylan'ın normalde karşılamaları gereken gereksinimleri karşılayamamaları, ileri uçtaki isimlerin verimsizliği, en sonunda yaşanan kaleci eksikliği de eklendiğinde Galatasaray saha içerisinde kapalı savunmalara karşı yüksek gol beklentilerine rağmen skora gidemiyor, sorun yaşıyordu. Nitekim pek çok taraftarı mutsuz eden, camiaya taraf olmalarına sebep veren Fatih Terim ayrılığı gerçekleşti. Bu noktada değerlendirilmesi gereken şeyin Fatih Terim'in Galatasaray'ının yetersizliği olduğu düşünmüyorum, zira verilen bir söz, planlanmış bir proje vardı. Seçimlerde Burak Elmas'ın kamuoyu nezdinde bir adım önde olmasını sağlayan, taraftarın sonsuz güvendiği bir isim görevinden alınmıştı. Bu kararı vermek oldukça zor ve ağırlığı büyükse de, bu kararın verilen bir sözün ardından verilmesi bu ağırlığı katbekat arttırıyordu. 2015-2018 yılları arasında görev yapmış Dursun Özbek yönetiminde de gördüğümüz sıkıntının bir benzeri bu, taraftar beklentisi yönetmek, kulüp yönetmenin başkandan beklediği yegâne sorumluluklardan biri. Kararın doğruluğu veya saha içinin eleştirilmesi, futbol gibi bir skor oyununda oldukça olası ve makûlse de, Burak Elmas yönetiminin algı yönetimini başaramadığını düşünüyorum. Bunun içerisine Rezan Epözdemir'in istifası ve Işıtan Gün krizi de eklendiğinde, yönetimin kriz yönetimi nitelikleri sorgulanmaya başlandı.
Gel gelelim saha içine. Galatasaray, Doménec Torrent'in göreve gelmesinin ardından çıkılan üç maçta da sahadan mağlubiyetle ayrıldı. Şahsi kanaatim, Doménec Torrent gibi bir taktisyenin Galatasaray'a birikim katacağı gerçeği her ne kadar doğru olsa da, böylesine krizlerin olduğu bir sürecin içine doğması, hem kendisinin ilerleyen Galatasaray macerası, hem de Galatasaray'ın ligdeki konumunu olumsuz etkiliyor. Sarı-kırmızılı ekip, son Trabzonspor maçında saha içerisinde topla buluşma ve gol beklentisi gibi istatistiklerde rakibine üstünlük sağlasa da, skorla buluşamadı ve sahadan mağlubiyetle ayrıldı. Bu tabloyu değerlendirirken Doménec Torrent'in bir oyun anlayışı inşaa etmeye çalıştığını göz önünde bulundurmak gerekiyor. Her ne kadar ilk iki maçta takımından beklediği doğru elementleri alamasa da, Trabzonspor maçı bireysel hatalar neticesinde sonuçlanmış, Galatasaray'ın iyi oynadığı bir maçtı. Kendisine zaman verilmesi gerektiğini düşünmekle beraber, Galatasaray'ın saha içi skor üretme eksikliği sürerse bu tablonun karanlık bir renge bürüneceğini de öngörmek gerekiyor.