Ana içeriğe atla

"Türk Futbolundaki Liyakat Probleminin Bir Kurbanı": Adnan Dinçer

 

Futbol, farklı sosyal alanların bileşenlerini bariz bulabileceğimiz bir spor. Bir futbol karşılaşması, rakiplerin bulunduğu coğrafi bölgeden, futbolcuların yetiştirilme biçimlerine kadar her türlü parametrenin süzgecinden geçiyor maç sonunda. Ülkemizde, çoğu alanda olduğu gibi, siyasilerin rant aracı haline getirmediği unsur bulmak çok azdır. Futbol da kitleleri birleştirmek, bir amaç uğruna, insanların birbirleriyle normal şartlarda birleşmesine engel olan faktörleri yok ederek bir araya getirmek gibi özelliklerinden kaynaklı olacak ki siyasilerin radarlarının sürekli bu spor çevresinde açık olduğunu biliyoruz.
Elbette ki insan ilişkilerinin temelinde yatan karşıdaki insan üzerinden fayda sağlama dürtüsü siyasetçilerin en bariz gösterdiği özelliklerden birisidir. Ve bu durum bulunduğu noktayı hak etmeye insanlara o noktada dilediğince kalma özgürlüğünü sağlıyor. Peki liyakat ehli insanlar bu noktada ne konum alıyor? Bu ehillerden bir tanesine göz atalım.

Emre Sarıkuş tarafından hazırlanan "Teknik Direktör: Adnan Dinçer" belgeselinden faydalandım Adnan Dinçer'in idealist ve kolektivist hayatını incelerken. Liyakat ehli olmanın, futbolun tüm faktörlerinden en iyi şekilde faydalanmanın önemli örneklerinden birisi olduğu kanısına varmak için çok zorlanmıyoruz bu belgeseli izlerken. Genç yaşında futbol oynama zevkinin peşinden felçten muzdarip olan Adnan Dinçer'in bu büyülü spora ilgisini ve sevgisini de anlamak mümkün.

Adnan Dinçer II. Dünya Savaşı sırasında İstanbul'un eski semtlerinden Eyüp'te doğdu. Çocukluğu süresinde futbolun toplumda yarattığı ilgiden olacak ki, Adnan hoca da Babasının aksi yönde çabasına rağmen Eyüpspor'da futbol oynamaya başladı. İlerleyen gençlik yıllarında Hukuk Fakültesi'nde okurken, 27 Mayıs 1960 ve o tarihi izleyen zaman diliminde doğan asker ihtiyacına cevaben o da Harp Okulu'na girdi. Ordu takımında oynadığı zamanda  felç geçirmesine neden olan bir kafa topu mücadelesinin ardından ordudan ihraç edildi. İlerleyen zaman diliminde Nejat Uygur'un abisi Dr. Zeki Ayhan Uygur'un yaptığı bir ameliyat ve rehabilitasyon sürecinin sonucunda Kasımpaşa Deniz Hastanesi'nin bahçesinde Zeki Ayhan Uygur'un zorlamasıyla futbol oynamaya geri döndü. Bu dönüşün başında ürktüğünü ve istemediğini dile getiren Adnan Dinçer'in, doktorundan gelen "kimliğini yeniden oturtmamız ve rehabilitasyonu sürdürmemiz gerekiyor" cümlelerinin ardından döndüğü anlatılıyor kendisi tarafından. 

Futbola döndüğü ve antrenörlük yapmaya başladığı süre arasında taksicilik, gazete müfettişliği, beden eğitimi öğretmenliği gibi bir dizi görev aldı hayatında. Öyle ki çalıştığı gazetenin ona Gaziantep'te çalışma teklif ettiği ve eşinin bunu, hayatında yapmak istediği şeyi yapması konusunda desteğini almasıyla reddettiği de aktarılıyor. Tabi gazetecilik süreci de tamamlandığında, Adnan Dinçer TFF'nin kurslarına giderek eğitim almaya başladı. İlk aldığı sportif görev ise Küçükçekmece Lisesi'nde futbol ve kadın, erkek basketbol takımlarına antrenörlük yapması oldu. Kendisinin antrenörlük ve antrenman yönetme becerilerinin ilk defa burada farkedildiği, antrenmanları keyifli yönettiği anlatılır.

TFF'nin antrenörlük kursunda tanıştığı Serpil Hamdi Tüzün ise ona Beşiktaş "Öz Kaynak" takımları yolunu açtı. Serpil Hamdi Tüzün Türk futbolunda doğru genç sporcu yetiştirmeyi, Avrupa'nın sistemini ve oradan edinilen doneleri doğru değerlendirmeyi düstur edinmiş idealist bir futbol adamıydı. Adnan hocanın da eğitimlerde de başarıyla gösterdiği antrenman bilgisi Serpil Hamdi Tüzün'ün dikkatini çekmiş olacak ki Serpil Hamdi Tüzün'ün teorilerinin pratikte biçim bulacağı hali yönetmesi için Adnan Dinçer'le fikir birliği yapmışlardı. Adnan Dinçer'in bu görevdeki iki senesi çok önemli adımların atıldığı iki sene idi. Ziya Doğan'ın, Sinan Engin'in de içinde bulunduğu önemli bir futbolcu kitlesi bu altyapıdan çıkmıştı ve o dönem Beşiktaş'ın Özkaynak yönetim biriminin çabasıyla birlikte bir PAF Ligi kurulmuştu. Bu PAF Ligi maçları A Takım maçlarından önce oynanıyordu ve yaratılan bu sistemin mahsulleri A Takım kadar dikkat çeker bi haldeydi. Altyapıda beslenmeden, futbolcuların kültürel bilgi birikimlerine her türlü faaliyetle birebir ilgilenen Adnan Dinçer, bu oyunculara bir arkadaş ve baba figürü temsil ediyordu. Futbolcular hem eğitimlerine önem gösteriyor hem de futbolu da anlamaya fayda sağlayan metodlarla futbolun mantığını kavrıyorlardı. Türk futbolunun en önemli altyapı atılımlarından birisi olan bu hareketteki Adnan hocanın rolü 2 senenin ardından Serpil Hamdi Tüzün'ün vedası sonrası bir vefa göstergesi olarak sona erdi.

Beşiktaş macerasının ardından Yeşilköyspor'da görev almaya başlayan Adnan Dinçer, dikkat çeken bir altyapı kurgusu yarattı. Bu yıllarda dünya futbolunun temel prensiplerinden olan pres futbolunun Türkiye'deki ilk uygulayıcılarından birisi olacağı Yeşilköy macerasında, dikkat çeken bir Yeşilköy altyapısı yarattı. Yarattığı takım İstanbul 1. Amatör kümeye çıkarken, gençler takımı gol yemeden İstanbul şampiyonu oluyordu.

Başarılı süreci ona Türk Genç Millî Takımının kapısını araladı. Millî Takım yapısının zayıf olduğu, çok gol yenilen bu yıllarda Adnan Dinçer, doğru takımı yaratmak için kolları sıvadı. U16 takımının kurulmasına vesile olduğu, çaplı araştırmalarla sporcu alındığı, doğru hamlelerin yapıldığı bu yıllar darbe hükümetinin olduğu ve en ufak karşıt siyaset kırıntısının dikkat çektiği yıllardı. 2 senenin sonunda başarılı bir takım yaratan hocanın biletinin kesilmesine neden olan durum ise şöyle anlatılır;
Bir gün Kenan Evren'in huzuruna çıkan Federasyon müfettişleri hocanın "Cumhuriyet Gazetesi"nde yazdığı gerekçesiyle solcu olduğu fikrine kapılarak hocanın görevinden alınmasının gerektiğini Paşa'ya iletirler. Paşa, başarılı olan bu hocanın gitmesini başta tercih etmese de bu gerekçeyle görevinden alınır. Delil olarak sunulan bir diğer unsur ise hocanın Leipzig Üniversitesi'nde yapılan sportif araştırmaları incelemek buna ek olarak, Almanya'da yaşayan ailelerin çocuklarını tarayarak Millî Takıma katmak için oradaydı, ancak bu müfettişler tarafından siyasi bir hareket olarak algılandı ve hocanın görevine son verildi.

Bu can sıkıcı kovulmanın ardından Antalyaspor başkanı Dündar Uluğkay'ın çabası ile takımın başına geçen Adnan Dinçer takıma geldiğinde Antalyaspor 2 puanlı sistemde sezonun ilk yarısı 9 puanla tamamlamış ve son sıraya demir atmıştı. Devre arasında tüm antrenman anlayışını değiştiren Adnan Dinçer muazzam bir form grafiği ile sezonun ikinci yarısında en çok puan toplayan 2 takımdan biri olmasına rağmen son anda düşmekten kurtulamadı. Devamındaki sezon da düşen takımı çıkarmak için çaba sarfeden hoca çalıştığı altyapı kulüplerinden, dikkatini çeken farklı futbolculardan yana tercih yaptığı bir takım kurarak devre arasına değin namağlup giden, sezon sonunda da ipi göğüsleyen bir takım yarattı. Bu çıkış tüm rakiplerin de dikkatini çekmiş olacak ki, Dündar Uluğkay'ın ağzından hocanın büyük kulüpler tarafından sevilmediği, almak istediği oyunculardan Fenerbahçe altyapılı Tuncay'ın 200 bin çıkış ücretine rağmen, isteyenin Adnan Dinçer olması sebebiyle 10 Milyon TL istediği, ancak bunun bir biçimde tatlıya bağlandığı söylenir. Sezon sonunda yeni başkanın anlaşamadığı Adnan Dinçer takımdan ayrıldı.

Devamında Bakırköyspor, Cem Uzan İstanbulspor'u gibi takımlarda çalışan Adnan Dinçer kalıcı bir kulüp bulamadı. Bakırköyspor'da, Konya Belediye Başkanı'yla arasında geçen, Bakırköyspor'un siyasi temelli bir çalışmanın etkisinde üst lige çıkmasının engellendiği hakkında geçen bir konuşmanın yaşandığı sezonun sonunda 2. bitirerek Konyaspor'un gerisinde kaldı. Adnan Dinçer'in takımları menajerlere peşkeş çekilmesinin engellendiği, başkanların çok hoşuna gitmeyen şekilde kurulan takımlardı. Ve doğru yönetim biçimlerinin esas alınarak yapıldığı bu takımlar yandaş insanların para kazanmasına mahal vermediği için Adnan Dinçer, bir entelektüel, iyi bir teknik direktör, Sir Bobby Robson'ın Wembley'de yardımcısı olarak çıkardığı bir hoca olarak sürdürdüğü kariyeri 2016 yılında Hürriyet gazetesinde iş aramak durumuna düşmesine neden olarak tamamlandı. O devamında çalıştığı takımlardan Kocaelispor'un Güvenç Kurtar'la 2 Türkiye Kupası ve Avrupa başarıları edindiği takımı da kurdu. Ancak meçhul sebeplerle sürekli olarak görevinden ayrılmaya zorlandı. Doğru metodları uygulayan, oyunculara doğru yaklaşımlar sergileyen, kendisini anlamakla futbolu anlamanın paralel bir çizgide olduğu kanısını birçok futbolcusuna aşılayan hoca 78 yaşında ve Türkiye'ye liyakat ehli olmanın ne kadar değersizleştirildiği ile ilgili bir örnek.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vincenzo Montella Mucizesi

Milli takım teknik direktörlüğü koltuğu, futbolun her döneminde o koltukta oturan kişi için ağırlık teşkil eden bir koltuk olmuştur. Bir bayrağı temsilen o koltukta bulunmanızla başlayan süreç, kulüp takımı görevinin görev kapsamından bağımsız pek çok zorluğu beraberinde barındırır. Milli takım görevi, Dünya futbolunda geçmişten beri tecrübesi yeterli ve insani becerileri gelişmiş, kulüp takımlarındaki özgeçmişi geçerli kişilere verilirdi. Kulüp takımları bazında beklentilerini yerine getirmiş, amiyane tabirle bu bağlamda kramponlarını asmış isimler Milli takımlar dünyasına giriş yapar, bu görevi kendileri için yeni bir meydan okuma olarak görürlerdi. Bu meydan okumanın, bu görevin ağırlığıyla eşleştiği temel nokta, kendini kanıtlamış isimlerin bir ülke futbolu yönetilirken bu ağırlığı daha kolay süspanse edebilecek isimler olmalarıydı. Zira kadroya dahil edilecek isimlerden tutun, ortaya konulacak oyun fikri, alınan sonuçlar ve bunun benzeri pek çok husus hem bulunulan ülk...

Fransa 1984: Platini'nin Turnuvası

Fransa Milli Takımı, son 20 yılın en başarılı ve istikrarlı takımlarından belki de ilki... Son yıllarda yaptıkları atılımlarla Dünya Futboluna sayısız genç futbolcuyu kazandırarak, futbolcu yetiştiriciliğindeki önder futbol ülkesi olmayı başaran Fransa, özellikle modern futbolu ihtiyacı olan atletizmi, oyun görüşü ve oyun aklı ile birleştiren oyun anlayışına uygun futbolcular yetiştirdiler, bu sayede de üst üste turnuva başarıları elde ettiler. 1998 Dünya Kupası ile başlayan 26 yıllık süre içerisinde, girdikleri 14 turnuvada 2 Dünya Kupası ve 1 Avrupa şampiyonluğu yaşadılar. Bunun dışında 2 Dünya Kupası finaline ve 1 Avrupa Şampiyonası finaline de adını yazdıran Fransa, bu süreçte Zinedine Zidane, Thierry Henry, Marcel Desailly, Franck Ribery, Karim Benzema, Didier Deschamps, Patrick Vieira, Antoine Griezzman gibi oyuncuların dışında, son jenerasyonun lider oyuncuları Kylian Mbappe, Aurelien Tchouameni, Eduard Camavinga gibi oyuncuları da Dünya futboluna kazandırdılar. Çok ...

"Bir Kupa Hocası": Simone Inzaghi

Dünya futbol tarihinde bazı teknik adamlar ucu kupaya giden turnuva yollarını diğerlerinden iyi yürürler. Bu teknik adamların kilit özelliklerini reaksiyon becerisi ve soğukkanlılık olarak nitelemek mümkündür. Özellikle çift ayaklı elemelerde 90 dakika üzerine kurgulanan plan kadar, 180 dakikalık yapılan bir program da takımı başarıya götürebilir. Özellikle elinizde beklentilerin nispeten düşük olduğu kulüpler olduğunda, eşleşmeleri kazanmaya dair pragmatik ve akılcı çözümler sizi başarıya götürüyor. Bunun en önemli örneklerinden biri de, bu sezon Şampiyonlar Ligi finaline uzanan Inter. En son 2010/11 sezonunda Son 16 turunun ötesini gören Inter, geçtiğimiz 12 sezona bir de UEFA Avrupa Ligi finali sığdırmış olsa da, 2009/10 sezonunda Mourinho önderliğinde yaşadıkları peri masalını tekrarlama noktasında yetersiz kalmışlardı. 2018 ve 2021 yılları arasındaki o üç sezonda değil Kupa 1'de ilerleme kaydetmek, gruptan çıkmayı bile başaramamışlardı. 2021 yılında Antonio Conte...