Ana içeriğe atla

"Galatasaray'ın Yeni Sportif Direktörü Pasquale Sensibile": Galatasaray'ın sportif yapısı nasıl olacak?

Galatasaray, 17 Şubat 2022 itibariyle sportif direktör Pasquale Sensibile ile anlaştığını duyurdu. Bu duyuruyla birlikte, Galatasaray yönetiminin pek çok kademeden oluşan yeni bir sportif yapı inşaa etmeye çalıştığını anlıyoruz. Tecrübeli futbol adamı Luis Campos'un yönetim danışmanlığını yaptığı sarı-kırmızılı ekipte, Portekizlinin önerisiyle kariyerinde Walter Sabatini ve Monchi ile çalışmış, Sampdoria'da ve pek çok İtalyan kulübünde sportif direktörlük yapmış Pasquale Sensibile ile anlaşıldı. Bu yapıyı Sensibile'nin kariyeri, Luis Campos'un da içinde olduğu yapıdaki rol dağılımı ve Galatasaray'ı neler bekleyeceği konusunda değerlendireceğiz.

Öncelikle konuşulması gereken şeyin, kurgulanmış sistemin baştan ayağa yapısı olacak. Sınırları doğru çizmek gerekiyor, Luis Campos bu yapıda yönetim danışmanlığı yapmak üzere görevlendirildi. Pasquale Sensibile ise daha direkt olarak sınırlarını tanımlayabileceğimiz bir görev olan sportif direktörlük görevini yürütecek. Benim düşüncem, Luis Campos'un görevinin daha merkezi bir görev olduğu ve Burak Elmas'ın kararlarını direkt etkileyeceği. "Yönetim danışmanlığı" kavramı sınırları keskin olan bir kavram değil, Luis Campos'un Galatasaray'daki stratejik konumunun ne olacağını kestirmek güç, ancak uluslararası network ağı daha geniş bir isim olan Luis Campos'un mevcut sportif direktörün ve teknik direktörün ortak çalışmalarını denetleyen, sonrasında da bu çalışmaları hem uluslararası düzeyde atılan adımlarda Avrupa'yla, hem de idari degerlendirmeler konusunda yönetimle bağlayan isim olacağını düşünüyorum. Real Madrid'te scout, Monaco ve Lille gibi kulüplerde sportif direktörlük, koordinatörlük görevlerinde bulunmuş olan Luis Campos, bahsettiğim üzere network ağı geniş, Avrupa futbolunda isminin altını fazlasıyla doldurmuş bir isim ve kendisinin bu yapıda söz sahibi olması zannımca kıymetli.

Gelelim Pasquale Sensibile ismine... Kendisinin kariyeriyle ilgili bilgiler sınırlı, ancak çarpıcı birkaç nota sahibiz. Futbolculuk kariyerinin bitişi ile birlikte ilk idari görevini Hellas Verona'nın teknik danışmanlığını yaparak aldı. Burada geçirdiği sürenin ardından Juventus'ta da benzeri bir görevle bulunan Sensibile, 2006 yılında efsane Palermo başkanı Maurizio Zamparini'nin göreve getirdiği Walter Sabatini'nin çağrısıyla buraya giderek scouting ekibinin parçası oldu. Buralarda geçirdiği yan görevlerin ardından İtalyan futbol akademisi Coverciano'da sportif direktörlük eğitimi aldı ve sportif direktörlük kariyerindeki ilk görevi Serie B ekibi Novara'da buldu. Sensibile, 2010/2011 sezonunu burada başarılı bir şekilde geçirerek pek çok İtalyan takımının dikkatini çekti. Novara'da sözleşmesini de uzatmasına rağmen, 2010/2011 sezonunda Serie A'dan Serie B'ye düşen Sampdoria'nın teklifine evet dedi. Sampdoria dönemi ile transfer stratejisi ile ilgili eleştiriler çok olduğu kadar, dikkat çeken isimlerle de anlaşılmış. 18 Milyon € ile transfer edilen isimlerden pek çoğunun kâr getirmemesi elbette kendisinin CV'si için olumsuz olsa da, yalnızca 300 bin €'ya Barcelona U19 takımından transfer edilen Mauro Icardi ve sonrasında Manchester United'ın kalecisi de olacak olan Sergio Romero transferleri önemli adımlar. Tüm bunların yanına bir de Sampdoria'nın 2011/2012 sezonunda Serie A'ya döndüğü gerçeği eklenince, kendisinin bu dönemini başarısız geçtiği pek söylenemez. Yeni sezonda teknik direktör Iachini ile yolları ayırarak Ciro Ferreira ile anlaşan Sampdoria'da 2012/2013 sezonunun ilk yarısının sonunda hocayla yollar ayrılırken, hocanın ardından Pasquale Sensibile de görevinden ayrılacaktı. Bu vedanın ardından kısa bir dönem Mantova'da sportif direktörlük görevi üstlense de, kariyeri ile ilgili en önemli referanslardan biri olan Roma'daki scoutluk dönemi başladı.

Walter Sabatini isminin Roma'daki yapısında yer almasının dikkat çekici olduğunu düşünüyorum. Zira Walter Sabatini ismi İtalya'da sportif direktörlük koltuğu konusunda çok önemli bir örnek. Palermo'da ve Roma'daki dönemlerinde düşük maaliyete aldığı oyuncuları yüksek bedellerle satmasıyla tanınan Sabatini'nin, hem Palermo'da, hem Roma'da Sensibile ismine güvenmesi, İtalyan ismin Galatasaray'daki görevi ile ilgili iyi bir referans veriyor. Buna Roma'da geçirdiği ikinci dönemde Monchi ile çalışmış olması da eklenince, kendisinin boş bir isim olmadığı fikri canlanıyor.

Bu noktada değerlendirilmesi gereken esas nokta isimlerin kalitesinden çok, bu yenilikçi ancak komplike yapının Galatasaray'a ne getireceği. Zira Galatasaray, sportif direktörlük kavramına çok teşne bir kulüp değil. 2001 ve 2015 yıllarında iki kısa dönem Cüneyt Tanman, 2014 yılında Tomas Ujfalusi isimleri ile denenmiş, uzun vadeli denebilecek tek isim ise Cenk Ergün'ün bu görevde geçirdiği 2,5 sene olmuş. Bunun üstüne Pasquale Sensibile, "danışman" rolündeki ismin yönetimde aktif olduğu bir yapıda yer alacak. Bu Manchester United'ın Joao Ferreira ve Sir Alex Ferguson'ın içinde olduğu yapıda 2016 ile 2021 yılları arasında sürdürdüğü yapıya benzese de, sınırları tam çizilmemiş olan bir yapı ve ne getireceğini kestirmek zor. Galatasaray'ın ligdeki konumunu da göz önünde bulundurduğunda özellikle bu ilk dönem planlaması gerçekten çok kritik yer tutuyor. Takım kazanamıyor, skor alınamıyor ve taraftarın yönetime güveni de hayli azaldı. Hal böyleyken bu kaliteli isimlerin Galatasaray'da hareket alanlarının fazlasıyla dar ve yetkilendirmelerinin yüksek olduğu bir yapı var. Şu aşamada sezonun bitmesini beklemek gerekse de, daha önce Domenec Torrent için ifade ettiğim, skorun gelmemesi durumunda çıkacak olan taşkınlık ve taraftarın kazan kaldırması hâli tazeliğini koruyor. Adımların doğru atılması ve taraftarla iletişimin doğru sağlanması gerekiyor. Süreci hep beraber izleyeceğiz.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vincenzo Montella Mucizesi

Milli takım teknik direktörlüğü koltuğu, futbolun her döneminde o koltukta oturan kişi için ağırlık teşkil eden bir koltuk olmuştur. Bir bayrağı temsilen o koltukta bulunmanızla başlayan süreç, kulüp takımı görevinin görev kapsamından bağımsız pek çok zorluğu beraberinde barındırır. Milli takım görevi, Dünya futbolunda geçmişten beri tecrübesi yeterli ve insani becerileri gelişmiş, kulüp takımlarındaki özgeçmişi geçerli kişilere verilirdi. Kulüp takımları bazında beklentilerini yerine getirmiş, amiyane tabirle bu bağlamda kramponlarını asmış isimler Milli takımlar dünyasına giriş yapar, bu görevi kendileri için yeni bir meydan okuma olarak görürlerdi. Bu meydan okumanın, bu görevin ağırlığıyla eşleştiği temel nokta, kendini kanıtlamış isimlerin bir ülke futbolu yönetilirken bu ağırlığı daha kolay süspanse edebilecek isimler olmalarıydı. Zira kadroya dahil edilecek isimlerden tutun, ortaya konulacak oyun fikri, alınan sonuçlar ve bunun benzeri pek çok husus hem bulunulan ülk...

Fransa 1984: Platini'nin Turnuvası

Fransa Milli Takımı, son 20 yılın en başarılı ve istikrarlı takımlarından belki de ilki... Son yıllarda yaptıkları atılımlarla Dünya Futboluna sayısız genç futbolcuyu kazandırarak, futbolcu yetiştiriciliğindeki önder futbol ülkesi olmayı başaran Fransa, özellikle modern futbolu ihtiyacı olan atletizmi, oyun görüşü ve oyun aklı ile birleştiren oyun anlayışına uygun futbolcular yetiştirdiler, bu sayede de üst üste turnuva başarıları elde ettiler. 1998 Dünya Kupası ile başlayan 26 yıllık süre içerisinde, girdikleri 14 turnuvada 2 Dünya Kupası ve 1 Avrupa şampiyonluğu yaşadılar. Bunun dışında 2 Dünya Kupası finaline ve 1 Avrupa Şampiyonası finaline de adını yazdıran Fransa, bu süreçte Zinedine Zidane, Thierry Henry, Marcel Desailly, Franck Ribery, Karim Benzema, Didier Deschamps, Patrick Vieira, Antoine Griezzman gibi oyuncuların dışında, son jenerasyonun lider oyuncuları Kylian Mbappe, Aurelien Tchouameni, Eduard Camavinga gibi oyuncuları da Dünya futboluna kazandırdılar. Çok ...

"Bir Kupa Hocası": Simone Inzaghi

Dünya futbol tarihinde bazı teknik adamlar ucu kupaya giden turnuva yollarını diğerlerinden iyi yürürler. Bu teknik adamların kilit özelliklerini reaksiyon becerisi ve soğukkanlılık olarak nitelemek mümkündür. Özellikle çift ayaklı elemelerde 90 dakika üzerine kurgulanan plan kadar, 180 dakikalık yapılan bir program da takımı başarıya götürebilir. Özellikle elinizde beklentilerin nispeten düşük olduğu kulüpler olduğunda, eşleşmeleri kazanmaya dair pragmatik ve akılcı çözümler sizi başarıya götürüyor. Bunun en önemli örneklerinden biri de, bu sezon Şampiyonlar Ligi finaline uzanan Inter. En son 2010/11 sezonunda Son 16 turunun ötesini gören Inter, geçtiğimiz 12 sezona bir de UEFA Avrupa Ligi finali sığdırmış olsa da, 2009/10 sezonunda Mourinho önderliğinde yaşadıkları peri masalını tekrarlama noktasında yetersiz kalmışlardı. 2018 ve 2021 yılları arasındaki o üç sezonda değil Kupa 1'de ilerleme kaydetmek, gruptan çıkmayı bile başaramamışlardı. 2021 yılında Antonio Conte...