Savaş ve işgaller, Dünya'nın ilk çağlarından beri birtakım kaygılarla organize edilmiş, dejenere ve yıkımlarının son derece yoğun olduğu gerçekliklerdir. İçinde yaşadığımız 21. yüzyılda dahi örneklerini ve geçmişteki yaşanmışlıkların etkilerini görüyoruz. Geçtiğimiz yıllardan itibaren başlayan ve bu günlerde bir işgale, yıkıma dönüşen Rusya-Ukrayna çekişmesi de bu gerçeğin en yakın örneği. Ukrayna'da tezahür eden "Batıcılık", "Avrupacılık" fikirlerinin üzerinde durarak halkın %73'ünün oyunu kazanan Zelenskiy'in, bu fikirleri pratiğe dökmek üzere attığı NATO ve AB üyeliği adımlarının, coğrafyanın en büyük hakim figürü Rusya'yı ve otoriter lideri Vladimir Putin'i kızdırması üzerine bu anlaşmazlık günümüzdeki boyutuna ulaştı. Kremlin yöneticilerinin Sovyet Rusya özlemi ve hakim figürü konumunda oldukları coğrafyada Amerika Birleşik Devletleri'nin varlığından çekinmelerinin baş nedenleri olduğu işgal sürerken, ülkedeki tüm spor organizasyonlarına ara verildi. Bu atmosfer tümüyle sporcuları kaotik bir sürece iterken, ülkenin köklü kulüplerinin başında gelen Dynamo Kyiv'li oyunculardan işgalin durdurulmasında rol alacaklarını açıkladıkları bir görsel geldi. Direnişe katılacaklarını açıklayan Dynamo Kyiv oyuncuları, bana 1942 yılında yaşanan hadiseleri hatırlattı. Alman işgali sırasında kurulan Start takımının, Alman askerlerinden kurulmuş Flakelf takımı karşısında oynadığı maç ve maçın sonuçları üzerinden Doğu Bloku ülkelerinin bilinç ve vatan sevgisi konusunda iyi örneklerinden olan Ukrayna'nın içinde bulunduğu direnişi değerlendireceğiz.
Öncelikle Ukrayna halkının savaş ve işgallere karşı dik duruşunu takdir etmek gerektiğini düşünüyorum. Zira karşılarında Dünya'nın dengesinde bu denli söz sahibi olan bir ülke varken dahi, kendi toprak bütünlüklerini koruma amaçları göz ardı edilemez. Ülkeleri için doğru olan bilinci, hem seçimlerde kullandıkları oyla, hem de gerektiğinde sokaklara inerek gösteren bir bilinç, savaşın şovenizmi içerisinde bulunmadan takdir edilmelidir. Gelelim bizim üzerinde duracağımız konuya... II. Dünya Savaşı etkilerini Avrupa coğrafyasının tümünde gösterirken, spor organizasyonları da bir propaganda ve motivasyon aracı olarak yer tutuyordu. Sovyet coğrafyasında da bunun örnekleri bir hayli görülüyordu. Günümüzdeki ismiyle Rusya'nın St. Petersburg şehrini ifade eden Leningrad'da yaşanan ve 872 günle tarihin en yıkıcı, en uzun kuşatmalarından biri olan "Leningrad Kuşatması" sürerken de halkın moral ve motivasyonuna olumlu etki etmek maksatlı bu şehirde bir düzine maç organize ediliyordu. Şehirde kurulan Dinamo Leningrad takımının, Baltık Donanması ve N-Fabrikası gibi takımlarla oynadığı maçlar, Valentin Fedorov ve Arkadly Alov tarafından bilinçli bir biçimde organize edilmiş, Nazilerin "şehir ölüyor" minvalinde yaptıkları propagandayı durdurmak maksatlı birtakım organizasyonlardı. Dönemin Sovyet coğrafyasında yaşanan sportif gelişmeler yalnızca bununla sınırlı da değildi.
Aynı yıl, Nazilerin Barbarossa harekâtının sonuçlarından olan Kiev'in işgali sonucunda, kentin Nazilerin kontrolüne geçtiği sıralarda şehirde sosyal hareketlenme yaşanmıştı. Spor karşılaşmalarının oldukça ilgi çektiği bu dönemde Joseph Kordich, savaş süresince Kızıl Ordu'da görev almış ve hatta savaş esiri olarak Almanların eline düşmüş olan Kiev'li futbolcu Nikolay Truseviç'le sürekli irtibatını sürdürüyordu. Alman vatandaşı sayılan Kordich'in, idari Alman yönetiminin kendisini şehrin ekmek fabrikasının başına geçirmesiyle birlikte Truseviç'in ve onunla beraber birkaç Kiev'li futbolcunun daha fabrikada çalışmasına ön ayak olur. Bunun sonucunda da fabrikada çalışan futbolcular "Start" takımını kurarlar. Takımla ilişkisi olan isimlerin yardımı sayesinde Zenit stadyumunda antrenman imkanı elde eden takım, akabinde kurulan Alman yanlısı Rukh takımıyla Spor Palas stadyumunda ilk maçlarını oynarlar.
Galibiyetle sonuçlanan maçın ardından, Ukrayna Spor Derneği'yle oynanan maçın dışında genellikle Almanların karma takımları ile oynayan Start takımı, bu maçların tümünü galibiyetle sonuçlandırır. Bunun akabinde, şehrin işgalinin ardından sporu bir propaganda ve sempati aracı olarak kullanmayı kafasına koyan Alman yönetimi, Flakelf isimli iddialı bir takım kurmaya karar verir. 6 Ağustos 1942'de düzenlenen maç 5-1 gibi ağır bir Start takımı galibiyetiyle sonuçlanınca, 3 gün sonrası için bir rövanş organize edilir. Bu maça Alman yönetimi o denli yoğun bir ilgi göstermektedir ki, Start takımının oyuncularını tehdit etmek gibi bir çözüm geliştirmek durumunda kalmışlardır. Ancak bu dönem düzenlenen bu müsabakalar Kiev'in silahlarla yapılan savaşta kaybettiği onurunun bir çeşit korunması hüviyeti görmekteydi. Start oyuncuları da bu karakteri sergilemek üzerine bir yemin etmişlerdi. Nitekim 9 Ağustos 1942'de oynanmak üzere anlaşılan ikinci maçta da, revize edilip iyileştirilmesine rağmen, Almanlar Start takımına direnemedi. 5-3 kaybedilen maçın ardından iki takım beraber poz veriyor ve bu olumlu bir intiba bırakıyorduysa da, Kiev'li futbolcular çok kısa bir süre içerisinde Gestapo tarafından "NKVD ile işbirliği" suçu kapsamında tutuklanırlar. Takımın kurulmasına öncülük eden Truseviç 1943'te, takımın oyuncuları Nikolay Korotkih, Ivan Kuzmenko, Mihail Svidovskiy gibi oyuncularsa yakın yıllarda toplama kamplarında keyfi katliamlar ve kötü şartlar sonucunda ölürler.
Sonrasında savaş biter, Sovyetler kazanır ve şehir SSCB bünyesindeki bir yer haline gelir. Şehirde kurulan takımlardan Dinamo Kiev, gerek ülkenin millî takımlarına gönderdiği futblcular, gerekse tarihin en önemli futbol devrimcilerinden olan Valeriy Lobanovskiy'le futbol tarihine geçer. Valeriy Lobanovskiy'i futboldaki alan parselizasyonu ve teknolojik gelişmelerin sporun içine entegre edilmesi konusunda önemli bir örnek olmuş, bilinen ifadeyle "Matematiği futbolla birleştirmişti." 1942'de yaşanan "Ölüm Maçı" hadisesi ise, Kiev'in direnişinde aldığı rolle, sporun tarihteki yerine önemli etki etmiştir. Umarız tüm savaşlar saha içerisinde, taktik zekaların ve kıvrak bileklerin birbirleri ile dansı çerçevesinde yaşanır.