Ana içeriğe atla

"Önder Karaveli ve Beşiktaş"

Türk futbolu klişeleşmiş futbol öğretilerini, yenilikten uzak ve güvenli oyun felsefelerini fazlasıyla barındıran, kısır tartışmaların konuşulması gereken şeylerin önüne geçtiği bir atmosfere mahkum olmuştur uzun yıllardır. Pek tabii bu durum, günü idare etme amacı çerçevesinde hareket eden büyük camialarımızın da muzdarip olduğu bir durum. Kulüplerimizin kötü gidişatlarda hep benzer isimleri tercih etmeleri, bu isimlerin basın tarafından sürekli zikredilmesi de bunu doğrular nitelikte. 2021/2022 sezonuna Sergen Yalçın yönetiminde beklentilerin çok aşağısında giren ve tabiri caizse henüz ligin başında havlu atan Beşiktaş da tam olarak böyle bir durumda Önder Karaveli ismini görevlendirmeye karar verdi. Başlarda bu karar bir teknik direktörle anlaşıldığı takdirde görevi rafa kaldırılacak olan bir geçici antrenörlük pozisyonu olarak nitelendirilse de, Kayserispor ve Fenerbahçe maçlarında tercih ettiği oyun düzleminin yenilikçi ve çağdaş yapısı, gerekse sempatik tavırları sebebiyle nispeten beklenilenden uzun vadeli olacak bir projeye dönüştü. Önder Karaveli'nin Aralık ayında devraldığı Beşiktaş görevini, oynayan oyun ve hocanın geçmişi üzerinden değerlendireceğiz.

Önder Karaveli, kariyerinin çok büyük bir bölümünü Beşiktaş'ın altyapı birimlerinde geçirmiş bir futbol adamı. Birinci adamlık deneyimi oldukça sınırlı olan Önder hocayla Türkiye'nin tanışması, tam da bu sebeple aldığı bu görevle birlikte oldu. Sergen Yalçın'dan devraldığı görevin ilk sınavına Kayserispor karşısında çıktı Önder hoca. Bu maçta öncelikli olarak dikkat çeken şey Serdar Saatçı ve Can Bozdoğan tercihleri oldu. Bu iki genç oyuncuya güvenerek ilk 11'de şans verdi ve 4-2 kazanılan maçın ardından kağıt üstünde rakibi sürklase eden, skor verimi yüksek, oyunu 3. bölgede oynayan bir Beşiktaş figürü izlemiştik. Öte yandan Michy Batshuayi'ye de kısa vadede uygun bir rol biçtiği düşünüldü Kayserispor maçıyla birlikte. Bu maçta hocanın performansı ekstra dikkat çekmese de, bu dönemde Bruno Pinheiro ile görüşen ve anlaşamayan Beşiktaş'ta kendisinin görevde bir ya da iki maç daha şansı olacak gibi gözüküyordu. 

Ardından oynadığı Fenerbahçe derbisinde Vitor Pereira'nın takımına da üstünlük kurdu Önder hoca. Derbi atmosferlerinde gösterilen reaksiyonlar, takımın oyuna tutunuşu çok önemlidir ve Önder Karaveli, fiziksel olarak bitkin gözüken, hazır oyunculardan oluşsa da yaş ortalaması yüksek bu takımı oyunu oynamaya, canlı kalmaya ikna etmiş gözüküyordu. Üstüne sezonun başından beri performansı eleştirilen Rachid Ghezzal'ın ve ekstra performası ile maçın gidişatına büyük etki eden Josef de Souza'nın iyi performanslarına, Önder Karaveli'nin maç sonu açıklamaları eklenince, taraftarın ve kamuoyunun sempati okları kendisinin üzerine döndü. Bu sürecin ardından Göztepe'yi mağlup eden, Çaykur Rizespor'u çok iyi bir oyun oynamasına rağmen elinden kaçıran Önder Karaveli'nin ekibi, Antalyaspor karşısında Süper Kupa'nın da sahibi oluyordu.

Önder Karaveli'nin göreve geldiğinden beri takımı oynamaya ikna ettiğini ve fiziksel kapasitesini yükselttiğini biliyoruz. Ancak kendisi ile ilgili söylenmesi gereken bir diğer şeyi, yeni şeyleri denemekten uzak olmadığı. Hoca, Bahsini geçirdiğimiz Çaykur Rizespor maçında 3-4-2-1 taktiğini deneyerek iyi bir saha içi randıman almıştı. Öte yandan 4-3-3, 4-1-4-1 ve 4-2-3-1 dizilimlerini takımın gerekliliklerine göre kullanmaktan, takıma entegre etmekten çekinmeyen bir yapısı olduğunu da anlayabiliyoruz. Oyuncular üzerinde etkili olduğunu da söylemek mümkün. Çaykur Rizespor maçında genç Emirhan İlkhan'ı ve uzun bir zamandır formdan uzak geçiren Güven Yalçın'ı forvetin arkasında konumlandırarak her iki oyuncudan da skor katkısı alan hocanın, Batshuayi'ye etkisinden de bahsetmiştik. Son olarak, geçtiğimiz hafta oynanan Altay maçının ilk yarısında da oyunun hakimi olan Beşiktaş, galibiyete de ulaşmayı başardı. Tablo üzerinde genellikle kaybetmeyen, düşük skorlu da olsa saha içerisinde üstünlük kuran bir takım figürü sergileyen Önder Karaveli'yle ilgili son dönemde bir takım eleştiriler de mevcut. Söylediğimiz gibi kazandığı maçlarda dahi yüksek skor almayan, çoğunlukla saha içerisinde hakimiyeti kursa da özellikle Adana Demirspor karşısında kendi ceza yayında rakibi 37 kez topla buluşturan bir yönü de oluştu Beşiktaş'ın. Yeni Malatyaspor, Antalyaspor ve Rizespor'a puan da kaybeden takım, bu maçlarda çoğunlukla skoru koruyamadı ve bu durum Önder Karaveli'nin saha içi hamleleri ile eşleştirildi. 

Bu noktada eleştirilerin bazılarını haklı bulmakla beraber, kendisinin haddinden fazla tefe koyulduğunu düşünüyorum. Sezonun başında kurulan bu maliyetli ve yüksek yaş ortalamaya sahip kadro Sergen Yalçın'ın tercihiydi ve takım sakatlıklar, eksikliklerden de etkilenerek devamlılık sağlayamadı. Önder Karaveli'nin bu noktada sergilediği tavırda, sezonu idare etmeye çalışan galibiyet odaklı bir anlayışı benimsediğini düşünüyorum. Elbette saha içerisinde oynanan oyun henüz bir istikrara ulaşmış değil ve maçtan maça değişiklik gösteriyor ancak, bu işin çözümünün Önder hocayla vedalaşmak olacağını düşünmek de bence yanlış. Sezonun sonuna kadar sabretmek böyle durumlarda en doğru anlayış olur ve kendisinin de verilen şansı şu ana değin iyi değerlendirdiğini düşünüyorum. Özellikle, Anadolu takımlarının sezon genelinde saha içerisinde oynanan oyun açısından makası büyük takımlarla kapattığını da göz önünde bulundurursak, çoğunlukla üstünlüğe sahip olan ve pek kaybetmeyen bir Beşiktaş, bu sezon için en iyi kazanım olacaktır. Kendisinin geleceği ile ilgili çok net bir öngörüde bulunamamakla beraber, Önder Karaveli'nin çağdaş, yenilikçi bir antrenör figürü sergilediğini ve tüm genç antrenörlere örnek teşkil ettiğini düşünüyorum.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vincenzo Montella Mucizesi

Milli takım teknik direktörlüğü koltuğu, futbolun her döneminde o koltukta oturan kişi için ağırlık teşkil eden bir koltuk olmuştur. Bir bayrağı temsilen o koltukta bulunmanızla başlayan süreç, kulüp takımı görevinin görev kapsamından bağımsız pek çok zorluğu beraberinde barındırır. Milli takım görevi, Dünya futbolunda geçmişten beri tecrübesi yeterli ve insani becerileri gelişmiş, kulüp takımlarındaki özgeçmişi geçerli kişilere verilirdi. Kulüp takımları bazında beklentilerini yerine getirmiş, amiyane tabirle bu bağlamda kramponlarını asmış isimler Milli takımlar dünyasına giriş yapar, bu görevi kendileri için yeni bir meydan okuma olarak görürlerdi. Bu meydan okumanın, bu görevin ağırlığıyla eşleştiği temel nokta, kendini kanıtlamış isimlerin bir ülke futbolu yönetilirken bu ağırlığı daha kolay süspanse edebilecek isimler olmalarıydı. Zira kadroya dahil edilecek isimlerden tutun, ortaya konulacak oyun fikri, alınan sonuçlar ve bunun benzeri pek çok husus hem bulunulan ülk...

Fransa 1984: Platini'nin Turnuvası

Fransa Milli Takımı, son 20 yılın en başarılı ve istikrarlı takımlarından belki de ilki... Son yıllarda yaptıkları atılımlarla Dünya Futboluna sayısız genç futbolcuyu kazandırarak, futbolcu yetiştiriciliğindeki önder futbol ülkesi olmayı başaran Fransa, özellikle modern futbolu ihtiyacı olan atletizmi, oyun görüşü ve oyun aklı ile birleştiren oyun anlayışına uygun futbolcular yetiştirdiler, bu sayede de üst üste turnuva başarıları elde ettiler. 1998 Dünya Kupası ile başlayan 26 yıllık süre içerisinde, girdikleri 14 turnuvada 2 Dünya Kupası ve 1 Avrupa şampiyonluğu yaşadılar. Bunun dışında 2 Dünya Kupası finaline ve 1 Avrupa Şampiyonası finaline de adını yazdıran Fransa, bu süreçte Zinedine Zidane, Thierry Henry, Marcel Desailly, Franck Ribery, Karim Benzema, Didier Deschamps, Patrick Vieira, Antoine Griezzman gibi oyuncuların dışında, son jenerasyonun lider oyuncuları Kylian Mbappe, Aurelien Tchouameni, Eduard Camavinga gibi oyuncuları da Dünya futboluna kazandırdılar. Çok ...

"Bir Kupa Hocası": Simone Inzaghi

Dünya futbol tarihinde bazı teknik adamlar ucu kupaya giden turnuva yollarını diğerlerinden iyi yürürler. Bu teknik adamların kilit özelliklerini reaksiyon becerisi ve soğukkanlılık olarak nitelemek mümkündür. Özellikle çift ayaklı elemelerde 90 dakika üzerine kurgulanan plan kadar, 180 dakikalık yapılan bir program da takımı başarıya götürebilir. Özellikle elinizde beklentilerin nispeten düşük olduğu kulüpler olduğunda, eşleşmeleri kazanmaya dair pragmatik ve akılcı çözümler sizi başarıya götürüyor. Bunun en önemli örneklerinden biri de, bu sezon Şampiyonlar Ligi finaline uzanan Inter. En son 2010/11 sezonunda Son 16 turunun ötesini gören Inter, geçtiğimiz 12 sezona bir de UEFA Avrupa Ligi finali sığdırmış olsa da, 2009/10 sezonunda Mourinho önderliğinde yaşadıkları peri masalını tekrarlama noktasında yetersiz kalmışlardı. 2018 ve 2021 yılları arasındaki o üç sezonda değil Kupa 1'de ilerleme kaydetmek, gruptan çıkmayı bile başaramamışlardı. 2021 yılında Antonio Conte...