Dikte sistemleri her daim kendilerini yenilemeleri için bir propagandaya ihtiyaç duyar. Hayvani duyguların en tehlikelisi, en zehirlisi gücün bir tezahürü olan dahasını istemek en sonunda varlıkların en üstünü insanı zehirler ve bir anda sahip olduğu tüm yetilerini güç denilen kalenin surları içine hapseder. Tabii bu noktadan sonra varlıkların en üstününün insan olduğunu sorgulatan bir süreç başlar. Duygularından ayrılmış, tamamen tutkuları, arzuları ve bunları elde etmeyi kolaylaştıran ihtişamlı koltukları dolduran diktatörler geride kalan insanları oyalayacak afyonlara ihtiyaç duymuşlardır hep. "Yarın yine borçlarım olacak, ama bu gece kral benim" diyen insanın tutkusunun da futbol olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, döneminde Romanya'nın mutlak gücünü eline alan Çavuşesku'nun futbol denilen afyonu kullanması beklenmedik bir şey değil.
Nikolay Çavuşesku 24 yıl boyunca Romanya devlet başkanlığı görevi yürüttü. Devlet başkanlığının ilk yıllarında Varşova Paktı ülkesi olması ve sosyalist rejimle yönetilmesinin dayattığı sınırların kapsam dışına çıkan, bu doğrultuda batıya daha ılımlı yaklaşan bir profil sergiliyordu. Günden güne bölgenin hakim figürü SSCB'ye karşı sergilediği bu meydan okuma, sivri karakterinin ülke genelinde yarattığı karizma sayesinde Romanya'da milliyetçi bir fikir doğurdu, nihayetinde de kendisinin iktidarı sarsılmaz bir güce erişti. İnsanoğlunun bu sarsılmaz gücü edinmesinden sonrası ise hep tarihin ürünleridir. Diktatörlerin hikayeleri benzer, metodları kusursuzdur. Toplumları yönetmek, onları gerçekten uzaklaştırmak ve zehirlemek fikirlerini enjekte ettiği takdirde varolacak diktatörler için adeta gerekliliktir.
Başta bahsettiğimiz gibi adeta alkol kullanmadan sarhoşluğa mahal verecek kadar insanı etkileme dozajı yüksek bu sporu, futbolu, bir araç olarak kullanmak da fikirsel evriminin tam ortasında olan, günden güne yerini sağlamlaştıran Nikolay Çavuşesku için iyi bir alternatifti. Özellikle aynı coğrafyada yer aldıkları Sırbistan'dan bir Şampiyonlar Ligi şampiyonu çıkıyorken, dünyanın her yerinden doğan fikirlerle, insan beyninin ürünü reformlarla gelişen ve heyecan dozajı artan bu sporun içinde olmak Rumenler için de pek tabii bir istek, bir arzuya dönüşecekti. Bunu bizim bilebileceğimiz kadar Çavuşesku da çok iyi biliyordu.
Dönemin Romanya futbolunda - şu anda çeşitlilik artmış olsa da - ligin demirbaşı olarak nitelendirilebilecek iki tane takım vardı; bir tanesi askerin ve polisin takımı Dinamo Bükreş, diğer tarafta hükümet tarafından fonlanan, Çavuşesku'nun gizli ordusu Securitate tarafından korunan Steaua Bükreş... Günümüzde Rumen siyasetçi Gigi Becali tarafından yönetilen Steaua Bükreş, (günümüzdeki ismi ile FCSB) o dönem Nikolay Çavuşesku'nun oğlu Valentin Çavuşesku'nun bir emri ile skandallar organize edilerek kupa kazanabilen bir takımdı. Bu rekabet adeta sivil halkın diktatöre kaldırdığı kılıçtı, bu rekabeti izleme isteği de sivil halkın nefes aldığı tek yer olarak nitelendirilen stadyumları dolduruyordu. 1980'lerde futbolunun altın dönemini yaşayan Romanya'da futbolcular adeta birer yıldızdı. 5 yıl üst üste şampiyon olan ve 1986'da da Şampiyonlar Ligi'ni (o dönemki adıyla Şampiyon Kulüpler Kupası) kazanan Steaua'nın dışında Rumen milli oyuncular da katıldıkları uluslararası turnuvalar sayesinde Çavuşesku rejiminin en özgür kişilikleri konumundalardı. Günümüzün imkanları ile mukayese edildiğinde inanılmaz bir özgürlük farkı olduğunu, futbolcuların halka nazaran daha iyi şartlarda olduğunu ancak o dönemin vehametini pek çok Rumen futbolcu ifade etmiştir. Yine de Romanya Devrimi'ne değin uzunca bir süre futbol Çavuşesku'nun bir propaganda aracı oldu. Ülkelerinin takımlarının başarısı ile övünç duyan "yarın olacak olan borçlarından" uzak insan toplulukları ise futbolun ve sporun insan hayatını ne denli değiştirdiğine örnek.
Peki ya Çavuşesku'ya ne oldu? Ailesi ile birlikte, şatafatlı sarayında hayata gözlerini yumdu. Hem de onları uyutmak için futbolu kullandığı halkının eli tarafından boğularak. Steaua 1997'de özelleştirildi, Romanya Millî Takımı 90'da Avrupa Şampiyonası'nda gruplardan çıkarak, 94'te Amerika'da Dünya Kupası Çeyrek Finalleri'ne ulaşarak Çavuşesku'nun bıraktığı enkazdan ayrı bir spor başarısı elde etti. Romanya 19 Milyon nüfusuyla, Türkiye'nin çeyreği büyüklüğünde bir ülke ve kendilerine çıkaracak dersler bulabilen, futbolda gelişimini sürdüren bir istikrara sahipler. Günümüzde de futbolda bir yeri olan, Türkiye dahil Avrupa'nın pek çok ülkesine futbolcu ihraç eden bir ülkeler. Genç nüfusu ve futbola olan isteğine rağmen yıllardır bu başarıdan uzak ülkemiz için iyi bir örnek olmasını diliyorum, umarım elimizdeki imkanları doğru sistemlerle birleştirince neler olabileceğini fark eden yöneticilere sahip oluruz.