Ana içeriğe atla

"Xavi ve Barcelona": Ne oynuyorlar?, Galatasaray'ı ne bekliyor?

Son yılların Dünya futbolunda büyük kulüplerin yaşadığı deformasyonlara sıkça şahitlik ettik. Bu bazen eldeki oyuncu kalitesinin sonucu olarak takımların kendi natürlerinin dışına çıkmaları ve kulüp kültürlerinin norm haline getirdiği sistemden kopmaları ile oldu, bazense maddi hasarlarla oldu. Milan, Liverpool, Manchester United ve Arsenal gibi takımlar son 10 yılın içerisinde dönemler halinde tablodan uzak kaldılar veya maddi zorluklarla karşı karşıya kaldılar. Barcelona bu kulüplerin içerisinde pek çok farklı bunalımı bir arada yaşayan taraf oldu. Kulübün saha içerisinde oynadığı oyun kültürünün zedelenmesi, yapılan yatırımların başarısızlığı, teknik direktör krizleri ve en sonunda kulüp tarihinin en büyük oyuncusu Messi'nin kaptırılması. Sezon başlangıcına tüm bu badirelerin etkisinde girdiler ve hiç alışılagelmedik bir Barcelona figürü ile karşı karşıya kaldık. Bu biraz ertelenmiş bir sonuçtu ve elbette ağırlığı hissedilecekti.

Barcelona'da Ronald Koeman ile başlanan sezonun ilk döneminde skorun korunamadığı, oyun üstünlüğünün sağlanamadığı veya nadir sağlandığı bir oyun vardı. Granada'ya karşı son dakikada alınan beraberlik, Bayern Münih ve Benfica'ya karşı alınan ağır mağlubiyetler, tüm bunların yanında en çok zedeleyen şeyse "Barcelona olmak" diye ifade edebileceğimiz kulüp karizmasından, geleneğinden yoksunluk... Bunların sonucu tartışılan teknik adam Ronald Koeman'ın ayrılması oldu. Suçun kendisinde olup olmadığı noktasında ben de net bir fikir sunamıyorum ancak, Hollandalı hocanın Barcelona teknik direktörü olmaktan uzak olduğu bir gerçek. Daha öncesinde göreve getirilen Setien, Valverde gibi isimlerde de gördüğümüz o otorite eksikliği kendisinde de vardı ve Barcelona aslında Luis Enrique'den beri o ismi arıyordu. 

Barcelona gibi kulüplerde oyuncu kalitesi yüksektir ve bu oyuncu grubunu doğru oyun anlayışına entegre edecek doğru isme ihtiyaç duyulur. Kulüp, popülarite veya başarı endeksli davranmaz, genellikle kulüp kültürüne entegre olabilecek doğru ismi arar. Kulüp yönetme geçmişi zayıf, yalnızca Sparta Rotterdam ve Hollanda Millî Takımı'nda çalışmış Frank Rijkaard'ın Barcelona'nın ihtişamlı günlerine kapıyı açan isim olması, kulübün B takımında çalışmış, birinci adamlık tecrübesi zayıf Pep Guardiola'nın devraldığı bu projeyi bambaşka seviyelere çıkarması bunlara verilebilecek örnekler. Bulunduğu nokta itibariyle artık köklü bir reform ihtiyacı duyan Barcelona'nın bu ihtiyacı için artık bir arayış içerisinde olması gerekiyordu ki; yazdan beri yazılıp çizilen ve heyecan yaratan isim bu camianın en tanınmış simalarından olan, Al-Sadd takımı ile Katar Ligi'nde camianın köklerini, kültürünü yaşatan ve sonucunu da şampiyonlukla alan Xavi'ydi. Geçmişteki Barcelona teknik direktörlerine figür olarak benzediği aşikârdı ve camiada kendisini isteyen bir kalabalık vardı. Nitekim kendisi çok da uzun sürmeyen bir görüşmenin ardından göreve getirildi.

Göreve getirilmesi bir heyecan yarattı ve taraftarla kulübün tekrar yıldızının barışmasına vesile oldu ancak, Barcelona bu kararla birlikte pek çok eleştiriye de maruz kaldı. Kendisinin görece zayıf bir ligde çalışmış olması ve 2015'ten beri Avrupa futbolundan uzakta olması eleştirildi, kulüplerin efsanelerini göreve getirip başarısız olduğu senaryolar hatırlatıldı. Andrea Pirlo'nun Juventus'ta geçirdiği 2020/21 sezonu, 2009'da Alan Shearer yönetiminde küme düşen Newcastle bu başarısız deneyimlere verilebilecek örnekler. Ancak Xavi'yi bu isimlerden ayıran en önemli şey kendisinin Barcelona'daki kredisi olarak nitelendirilebilir. 2015'ten beri bulunduğu Katar'da futbolculuk ve teknik direktörlük görevleri sırasında coğrafyadaki futbol gelişimi üzerine çalışıyordu Xavi. Burada inandığı futbol anlayışını inşaa ediyor ve bir kültür yaratmaya çalışıyordu. Topa sahip olmayı hedefleyen ve direkt olarak oyuncu etkileşimine dayanan bu sistem sabırla karşılanan bir sürecin işiydi ve Xavi hem yaptığı çalışmalar, hem de kulüpte aldığı konum neticesinde bu sabrı bulabilirdi.

Al-Sadd'ta geçirdiği süre boyunca, çalıştığı teknik adamlar ve 20 yıl geçirdiği Barcelona'nın dokularını hissettirdi Xavi. Coğrafyanın en büyük kulübü olmamasına rağmen, Al Sadd'la geçirdiği 2,5 yılı 7 kupayla doldurdu ve bunu eldeki oyuncu kalitesini inandığı futbol anlayışına direkt entegre ederek yaptı. Peki neydi bu mevzubahis oyun? Hepimizin alışkın olduğu bir Barcelona figürü vardır, pasla çıkan, geriden oyun kuran ve son vuruşa değin organize bir görüntü sergileyen... Xavi bu oyunu modernize ederek, çeşitli formasyonların alan parsellerinin içini olabildiğince doldurup, rakipten daha kalabalık oldukları bir oyuna dönüştürdü. Kendisinin açıklamalarını referans alarak vardığım sonuç oyun boyunu enlemesine arttırmaya çalışan, rakibin kendilerini karşılayacağı formasyona antitez yaratan bir formasyonla sahaya çıkan ve 3. bölgenin merkezini eline almaya çalışan bir oyun fikrine sahip Xavi. Kümülatif bir şekilde oyunun hangi alanında üstünlük yaratacaklarını planlıyor ve yaratılan boşluklara, bloklara oyuncularını entegre ediyor. 3'lü savunmayı ve 4'lü savunmayı kendi oyuncularının profillerine göre tercih ediyor; örneğin Dani Alves'i merkeze dönük bir bek oyuncusu olarak kullandığı bir 4-3-3 sistemini de görebiliyoruz, Jordi Alba'nın alan kat ettiği bir 3'lü sistem de görebiliyoruz. Kendilerini 1. bölgede karşılayan 5'li savunmalara karşı merkezde kalabalık yaratmak için orta saha oyuncularını 3. bölgeye gönderiyor; ki Frenkie de Jong'un Napoli'ye karşı attığı gol de bunun bir örneği olarak nitelendirilebilir. Tüm bunların yanında Gavi, Pedri, Araujo gibi hayli genç ve La Masia (Araujo 2018 yılında Uruguay'ın Boston River takımından Barcelona B'ye transfer edildi) çıkışlı oyuncuların Xavi'nin himayesinde gelişimini, oyun kültürüne entegrasyonunu görmek de mümkün. Kış transfer döneminde Aubameyang ve Adama Traore gibi iki sprinter özellikli oyuncuyu transfer etmesi benim nezdimde sıkışan oyunda yerden veya havadan uzun toplarla sistemine alternatifler yaratmaya çalıştığı fikrini de uyandırdı. Tüm bunlar neticesinde bol alternatifli, geriden iyi oyun kuran ve 3. bölgeye hakim olan bir takım yaratıyor Xavi. Kendisini takip etmek ve tüm bunların sonuçlarını yıllar boyunca beklemek güzel olacaktır.

Gelelim bu formda Barcelona takımı ile karşılaşacak olan Galatasaray'a. Galatasaray'ın formsuz olduğu bir gerçek, ancak Domenec Torrent bahsi geçen oyun anlayışının içinde gelişmiş bir isim, kendisinin yaratacağı antitezi görmek keyifli olacaktır. Şansının az ve işinin zor olduğu gerçeğini kabul etmek gerekse de, Orhan Uluca'nın bir programında ifade ettiği üzere 3'lü savunma ile saha çıkmak ve Barcelona'yı 3. bölgede kalabalık yaratmaya zorlamak, Kerem Aktürkoğlu gibi sprinter bir kontra-atak oyuncusunun varlığında oldukça faydalı olacaktır. Barcelona merkezin hakimiyetini almak isteyeceği için oyunu uzun toplarla çıkılan bir planlamaya dönüştürmek oldukça faydalı olsa da, Adama Traore'nin varlığı bir endişe konusu. Yine de Barcelona karşısına doğru bir planla çıkıldığı takdirde skordan bağımsız iyi bir tecrübe edinilebileceğini düşünüyorum. Maçı heyecanla bekliyorum ve Galatasaray'a başarılar diliyorum.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vincenzo Montella Mucizesi

Milli takım teknik direktörlüğü koltuğu, futbolun her döneminde o koltukta oturan kişi için ağırlık teşkil eden bir koltuk olmuştur. Bir bayrağı temsilen o koltukta bulunmanızla başlayan süreç, kulüp takımı görevinin görev kapsamından bağımsız pek çok zorluğu beraberinde barındırır. Milli takım görevi, Dünya futbolunda geçmişten beri tecrübesi yeterli ve insani becerileri gelişmiş, kulüp takımlarındaki özgeçmişi geçerli kişilere verilirdi. Kulüp takımları bazında beklentilerini yerine getirmiş, amiyane tabirle bu bağlamda kramponlarını asmış isimler Milli takımlar dünyasına giriş yapar, bu görevi kendileri için yeni bir meydan okuma olarak görürlerdi. Bu meydan okumanın, bu görevin ağırlığıyla eşleştiği temel nokta, kendini kanıtlamış isimlerin bir ülke futbolu yönetilirken bu ağırlığı daha kolay süspanse edebilecek isimler olmalarıydı. Zira kadroya dahil edilecek isimlerden tutun, ortaya konulacak oyun fikri, alınan sonuçlar ve bunun benzeri pek çok husus hem bulunulan ülk...

Fransa 1984: Platini'nin Turnuvası

Fransa Milli Takımı, son 20 yılın en başarılı ve istikrarlı takımlarından belki de ilki... Son yıllarda yaptıkları atılımlarla Dünya Futboluna sayısız genç futbolcuyu kazandırarak, futbolcu yetiştiriciliğindeki önder futbol ülkesi olmayı başaran Fransa, özellikle modern futbolu ihtiyacı olan atletizmi, oyun görüşü ve oyun aklı ile birleştiren oyun anlayışına uygun futbolcular yetiştirdiler, bu sayede de üst üste turnuva başarıları elde ettiler. 1998 Dünya Kupası ile başlayan 26 yıllık süre içerisinde, girdikleri 14 turnuvada 2 Dünya Kupası ve 1 Avrupa şampiyonluğu yaşadılar. Bunun dışında 2 Dünya Kupası finaline ve 1 Avrupa Şampiyonası finaline de adını yazdıran Fransa, bu süreçte Zinedine Zidane, Thierry Henry, Marcel Desailly, Franck Ribery, Karim Benzema, Didier Deschamps, Patrick Vieira, Antoine Griezzman gibi oyuncuların dışında, son jenerasyonun lider oyuncuları Kylian Mbappe, Aurelien Tchouameni, Eduard Camavinga gibi oyuncuları da Dünya futboluna kazandırdılar. Çok ...

"Bir Kupa Hocası": Simone Inzaghi

Dünya futbol tarihinde bazı teknik adamlar ucu kupaya giden turnuva yollarını diğerlerinden iyi yürürler. Bu teknik adamların kilit özelliklerini reaksiyon becerisi ve soğukkanlılık olarak nitelemek mümkündür. Özellikle çift ayaklı elemelerde 90 dakika üzerine kurgulanan plan kadar, 180 dakikalık yapılan bir program da takımı başarıya götürebilir. Özellikle elinizde beklentilerin nispeten düşük olduğu kulüpler olduğunda, eşleşmeleri kazanmaya dair pragmatik ve akılcı çözümler sizi başarıya götürüyor. Bunun en önemli örneklerinden biri de, bu sezon Şampiyonlar Ligi finaline uzanan Inter. En son 2010/11 sezonunda Son 16 turunun ötesini gören Inter, geçtiğimiz 12 sezona bir de UEFA Avrupa Ligi finali sığdırmış olsa da, 2009/10 sezonunda Mourinho önderliğinde yaşadıkları peri masalını tekrarlama noktasında yetersiz kalmışlardı. 2018 ve 2021 yılları arasındaki o üç sezonda değil Kupa 1'de ilerleme kaydetmek, gruptan çıkmayı bile başaramamışlardı. 2021 yılında Antonio Conte...