Fenerbahçe, Spor Toto Süper Lig sezonunu tamamlanmasıyla beraber Portekizli teknik adam Jorge Jesus'u açıkladı. Son yıllarını, radikal teknik adam değişiklikleri, transfer krizleri ve alınan olumsuz neticelerle geçiren Fenerbahçe, benim nezdimde olumlu olarak nitelendirilmesi gereken bir ikinci yarı performansı sergiledi. Özellikle geçici teknik adam olarak göreve getirilen İsmail Kartal yönetiminde, Vitor Pereira'dan kalan taktiksel çıkmazı iyi onararak bunu sahada alınan olumlu sonuçlara dönüştüren Fenerbahçe takımı, ayrıca İsmail Kartal'ın saha içi liderliğinde sıkı bir takım profili de çizdi. Üstüne Arda Güler gibi bir ismin Avrupa vitrininde hatrı sayılır bir konuma getirilmesi Fenerbahçe için hem bir gelir kalemi, hem de taraftarın ilgisini beraberinde bir kazanç olarak karşılık buldu. Tüm bunlar tabloya alındığında Fenerbahçe ligi 2. sırada tamamlayıp Şampiyonlar Ligi biletini cebine koyma fırsatını da elde etti.
Tam bu noktada, son ayların esas gündemi yeni sezon planlaması olur hâle geldi. Zira hem gelecek vaat eden, ayakları yere basan bir kadro, hem de takımın kasasını oldukça rahatlatabilecek potansiyeller, Fenerbahçe'nin önümüzdeki sezonu için olumlu şeylerin zikredilmesi anlamına gelecekti. Ancak teknik adam çıkmazı, pek çok tercihin ve ismin sürekli olarak gündemi meşgul etmesi, İsmail Kartal'ın iyi formuna rağmen yüksek profilli bir teknik adam bekleyen Fenerbahçe taraftarının tekrar aynı döngüye girilmesine dair korkularını körükledi. Benim Ocak ayında İsmail Kartal göreve getirildiğinde takımın başına geçmesini beklediğim Joachim Löw'ün dışında, hem İsmail Kartal'ın devam etme ihtimalleri, hem de pek çok deneyimli, deneyimsiz teknik adamın bu sirkülasyonun içine dahil olması durumu karmaşık bir noktaya taşıdı. Tam bu dönemde ortaya çıkan Jorge Jesus'un ismi kariyeri ve yaptıkları itibariyle taraftarı heyecanlandıracak bir konumdaydı.
Jorge Jesus ismini ve kariyerini uzun uzadıya tekrar etmenin, bu kadar çok gündeme gelmişken altını çizmenin manası olduğunu düşünmüyorum. Kendisinin neler yapabileceği ile ilgili öngörülerde bulunmak, fütüristik yorumlar yapmak daha doğru olacaktır. Gündeme geldiği andan itibaren Fenerbahçe taraftarının içinde büyük çoğunluğu olumlu, ancak çeşitlilik gösteren fikirlerin baş aktörüydü Portekizli. Olumlu fikirler daha çok kendisinin başarılı kariyeri ve ofansif oyun anlayışı, olumsuz fikirlerse sivri karakterinin Türk işi yönetim anlayışına zıt olması üzerinde odaklıydı. Türk işi yönetim anlayışı ile kast edilen şeyin teknik ekiple idari yönetimin, biraz da hiyerarşik baskı ile, konsolide çalışması olduğunu ve Fenerbahçe'nin daha önce görev yapmış teknik adamlarda bu sıkıntıyı pek çok kez tekrar etmiş olduğunu hatırlatalım. Bunun Jorge Jesus gibi sivri bir karakter için problem olacağı aşikâr olmakla beraber, Ali Koç yönetimi bu iddiaların başladığı Nisan ayından itibaren yoğun çaba sarf ederek transfer sezonu açılmadan getirdiği bu isme bu özgürlüğü getireceği beklentisi içerisinde olduğumu, diğer bir deyişle Ali Koç'un buna zorunda olduğunu söyleyeyim.
Gelelim Jorge Jesus'un oyun anlayışına. Kendisinin 4-4-2 tabanlı, ancak 4-2-3-1'in kaymalarla 4-1-4-1'e ve 4-1-3-2'ye esneyen çeşitli nimetlerini kullanan bir hoca olduğunu hatırlatalım. 4-2-3-1 tabanlı oyun anlayışları kaliteli oyuncular gerektiren ancak metodolojisi bir hayli basit, uygulanması ve oyunculara empoze edilmesi 3'lü savunma anlayışlarına nazaran kolay olan oyun anlayışlarıdır. Bunun Fenerbahçe'nin oyun karakteri oturmuş, kariyerlerinin ortalarında olan ve takım üzerinde nüfuzu güçlü olan oyuncuların, Vitor Pereira'nın 3'lü savunmasına gösterdikleri reaksiyonla ilişkilendirildiğinde Jorge Jesus lehinde bir artı olduğunu söylemek gerekirken, Jorge Jesus oyun anlayışının taktik bir çatlağı kolay kolay kaldırabileceğini düşünmemekteyim. Zira özellikle 3. bölgenin merkezi ile santraforun direkt olarak ilişkide olduğu, geniş alanlarda oynanması itibariyle çizgiye inen bek oyuncularına alan yaratan taktik anlayışı oyuncularından sorumluluk bilinci bekleyen bir anlayış. Ofansif orta saha ile santraforun direkt bağlantısına verebileceğimiz örnekleri, Benfica'da Cardozo ve Jonas, Sporting'de Bas Dost ve Bruno Fernandes, Al Hilal'de Giovinco ve Bafetimbi Gomis'in ikilileri olarak söyleyebiliriz. Bu yarattığı kompakt yapı gösterdiğimiz isimlerden santrafor olanların yüksek skorlu sezonlar geçirmelerini sağlamıştır. Buradan kendisinin santraforu olumlu etkileyen, skor odaklı bir hoca olduğu çıkarımını yapmak güç değil. Öte yandan defansif geçişleri yapan iki orta saha oyuncusunun öndeki set olduğu, arkadaki setin bir çizgi üzerinde blokları kapattığı defansif anlayışı Fenerbahçe'nin hareketli defans hattı için neredeyse birebir. Özellikle Flamengo'da Rafinha ve Filipe Luis ile bekleri iç koridorlara entegre etme hamlesi, son dönemde iyiyden iyiye bir bek oyuncusu modeli çizen Ferdi Kadıoğlu'nun gelişimini ve skor etkisi etmesini olumlu yönde teşvik edeceğini düşünüyorum. "Galip gelirken eğlendirmeliyiz" sözü ile Fenerbahçe taraftarının istediği skor ağırlıklı, taraftarı stadyuma çeken oyunun bir temsilcisi olduğu da bir gerçek.
Jorge Jesus tüm bunlar bir tabloya alındığında başarılı ve Fenerbahçe'nin taraftarı ile kucaklaşabilecek karizmatik bir antrenör. Benfica'da geçirdiği 6 sezonun 5'ini şampiyonlukla tamamlayan, Benfica'nın ezeli rakibine gidip orada şampiyonluk yaşamasına rağmen Benfica'da tekrar şans bulabilecek kadar da saygın ve seçkin bir teknik adam. Ali Koç'u bu noktada oldukça saygın ve Avrupa bandında bir teknik adamı göreve getirdiği için tebrik etmek gerekiyor. Oyun anlayışının Fenerbahçe'nin yapısı ile uyacağını düşünüyorum ancak kendisine kilit transfer hamlelerinin yapılması gerekli. Özellikle verimliliği yüksek, amiyane tabirle "bal yapan" bir santraforun gereklilik olduğunu düşünüyorum. Bunun dışında özellikle bek oyuncularına ve ofansif karakterli orta saha oyuncularına etkisi yüksek olacaktır. Kendisi ile ilgili camiadan beklenmesi gereken şey kariyerinin son dönemini geçiren bu başarılı ve büyük figürün yapacaklarına inanıp sabretmek olacaktır. Fenerbahçe'nin istediği oyun kültürünü inşaa etmek, bu noktada olumlu adımlar atmak da ona düşüyor. Son bir parantezin de bu kriz yönetimini büyük bir başarıyla idare eden İsmail Kartal'a açılması gerektiğini düşünüyorum. Belki bu değerlendirilecektir, ancak yönetimin yerinde olsam kendisinin Altyapı-A Takım koordinasyonunda bir köprü görevi inşaa etmesini isterdim. Kendisini de tebrik ediyorum, kariyerinde başarılar diliyorum.