Ana içeriğe atla

Beşiktaş'ın hücum ikilisi: Wout Weghorst ve Jackson Muleka

Beşiktaş, Valerien Ismael yönetiminde onun çizdiği oyun sınırları doğrultusunda hareket ederek transfer stratejisini sürdürüyor. Geçtiğimiz sezon görevi devraldığı andan itibaren takımı 3-4-1-2 ve 3-4-2-1 gibi 3 savunma tabanlı bir oyun anlayışı inşaa eden Beşiktaş'ta transfer döneminin gündem maddeleri ocak ayında transferi tamamlanan Gedson Fernandes'in dışında, 3'lü savunmayı tamamlayacak bir savunmacı ve sistemin temel gündem maddesi olan 3. bölge aksiyonlarını doğru yönlendirecek hücumculardı. Bundan hareketle atılan adımlardan en önemlileri benim nezdimde hücumcu iskeletini oluşturacak olan Weghorst ve Muleka oldu. Demba Ba ile başlayan ve artık kulübün her sezon uyguladığı bir gelenek haline gelen tek sezonluk santrafor furyasının bir örneği olan Weghorst'u ve bu sezon Kasımpaşa'da gösterdiği performansla dikkatleri üzerine çeken Jackson Muleka'nın oluşturduğu hücum hattının kurgusu ile ilgili bir takım senaryoları değerlendireceğim.

Öncelikle Weghorst'un profili ve Beşiktaş'a katabileceklerini değerlendirmek istiyorum. Wout Weghorst, Beşiktaş'a transfer olmasıyla beni bir hayli şaşırtan bir isim oldu. Wolfsburg'a transfer olduğu 2018 yılından itibaren verimliliği yüksek bir santrafor görünümü veren Hollandalı, bu yaz döneminde dahi Avrupa'nın önemli takımlarının gündemindeydi. En son Juventus'un Dusan Vlahovic'in alternatifi olarak kadrosuna katmak istediğini dahi bildiğimiz Weghorst, Premier Lig'den Championship'e düşen Burnley'le devam etmeyeceğini açıkladığı andan itibaren Beşiktaş'ın ana gündemini oluşturan santraforlardan biri olmuştu. 1 sezonluğuna kiralanan Weghorst'un Beşiktaş'ı tercih etmesinin önemli bir detay olduğunu söylemek durumundayım. 

Kendisinin bir oyuncu olarak profiline göz attığımızda, 3. bölgenin tamamını kullanmayı bilen ceza sahası içerisini ve çevresini iyi kullanan bir profille karşılaşıyoruz. Özellikle Wolfsburg'ta geçirdiği sezonlardan benim nezdimde çarpıcı olanlarından biri olan 2019/20 sezonunda 20 Gol üretme başarısı göstermesinin yanında, Oliver Glasner yönetiminde Valerien Ismael'in 3-4-3'ün benzer, kalabalık orta sahalardan oluşan 4-1-4-1 ve 3-4-2-1 oyuncu dizilişlerinin hücum bölgesinde dominant profil sergileyen bir hedef adam görünümündeydi. Özellikle 3-4-3'ün santraforu olması Valerien Ismael'in tercih ettiği diziliş olması itibariyle önemli, buna ek kendisi fiziksel özelliklerinin yaratacağı beklentilerin üzerinde performans verebilen, "savunmanın en öndeki adam"ı profilinde bir isim. Bu yakıştırmayı özellikle tercih etmemiz mümkün, zira kendisi savunma aklı yüksek, rakibi "transition" yani top kaybına iten bir oyun tarzına sahip. Avrupa'nın defansif katkısı en yüksek isimlerinden olan Roberto Firmino'nun maç başına ortalama rakip defansa baskısının 22.4 ve bu konuda başarısının %29.7 olduğunu göz önünde bulundurursak, Wout Weghorst'un 26.9 maç başına baskıda aldığı %27.5'luk verim, ligimizin Alanyaspor gibi oyun kurgusunu 1. adamdan itibaren kuran takımlara karşı tehdit yaratacaktır.

Ceza sahası hakimiyetinden önemle bahsetmiştik, 1.97'lik boyu ile birleştirdiği ceza yayında pozisyon bulma becerisi, 2021/22 sezonunda 4.8'lik derecesiyle Süper Lig'in en çok ceza yayına orta yapan 4. takımı ve 5.6 ile en çok köşe vuruşu kullanan 2. takımı Beşiktaş için önemli bir avantaj. Beşiktaş'ın 2021/22 sezonu istatistiklerinde bir diğer önemli detay bu sezon 96 önemli gol şansı ve ligin maç başı ortalama 2.00'la en yüksek xG ortalamasını bulan Beşiktaş'ın 56 gol bularak xG ortalamasının -16 gerisine düşmesi ve sezon boyunca önemli gol şanslarının 59'unu kaçırmasıydı. Özellikle Michy Batshuayi bulduğu pozisyonu değerlendirmek konusunda sınıfta kalmıştı. Bu noktada bu transferin Beşiktaş'a kazandıracağı en önemli şeylerden biri Weghorst'un verimliliği olacaktır, zira Weghorst son sezonlarında xG ortalamasına ya milimetrik yakınlıkta, ya da beklenilenden +1 gol fazla attı, ki bu durum Beşiktaş gibi pozisyon zenginliği yüksek bir takım için çok büyük bir artı. Özetle verimliği ve 3. bölge becerisinin yanında, Valerien Ismael hocanın teknik planlamasına yakın planlarda yer almasıyla Beşiktaş için gerçekten olumlu bir transfer olarak nitelendireceğimiz Wout Weghorst'un transferinde, benim nezdimde tek eksi oyuncunun 1 yıllık kiralık sözleşmesi ile ilgili. Beşiktaş'ın senelerdir sürdürdüğü kiralık ya da kısa sözleşmeli oyuncu - özellikle santrafor - furyası Beşiktaş'ın hemen sonraki senelerde benzer arayışlara girmesi ve bunun sürekli hale gelmesiyle bir bunalıma sürüklemesi anlamına geliyordu. Fiziksel özellikleri ve kapasitesi ile Beşiktaş'a gelmesi bile müthiş bir iş olan Weghorst'un bonservisiyle katılması sağlanırsa şapka çıkartılacak bir iş olacağını söylemekle beraber, kiralık sözleşmenin Beşiktaş'a uzun vadeli çözüm sunmayacağını da eklemek gerekiyor.

Gelelim hücum hattını tamamlayacak bir diğer yöne; Jackson Muleka. Jackson Muleka ismini çok daha öncesinde, TP Mazembe forması giyerek dönemin TRT yorumcu ve bugünün Kasımpaşa CEO'su Serkan Reçber'in ağzından duymuştuk. Bir dönem Beşiktaş'ta da görev alan ve scouting alanında çalışma yürüten Serkan Reçber'in bu oyuncu hakkında sarfettiği olumlu sözler, o dönem kulüplerimiz nezdinde bir uyanmaya sebebiyet vermemiş, sonrasında idari bir göreve geldiği vakitte bilahare Serkan Reçber'in kendisi Jackson Muleka'yı Kasımpaşa kadrosuna katmıştı. Kasımpaşa'da maç başına neredeyse 1 gollük korkunç bir katkı vererek ligi sallayan Jackson Muleka, bunun yanında maç başına 1,1 kilit pas atma, büyük fırsatlar yaratma becerileri ile büyük takımlarımızın dikkatini çekmişti. Bunları yaparken sahaya verdiği 12 gol 4 asistlik katkı da Sami Uğurlu yönetiminde iyi bir performans veren Kasımpaşa'nın çıkışına katkı sağlamıştı.

Jackson Muleka'nın ligimizde gösterdiği performans hakkında genel bir pencere çizdik, peki Muleka, Ismael'in sisteminde nasıl bir yer tutuyor? Benim fikrim, kendisinin 3-4-1-2'nin çift santraforunda yardımcı bir forvet performansı vereceği yönünde. Özellikle Kasımpaşa'da geçiş oyununda tuttuğu yerle birlikte doğru biçimde fayda alındığını biliyoruz, ancak geniş alan becerisi sayesinde, özellikle yerleşik savunmalarda oyun boyu uzadığında, veya bek-stoper, stoper-stoper arasındaki boşlukları doğru değerlendirilebileceğini, yaptığı diyagonal koşularla rakip defansa ve kaleciye sorun yaratabileceğini düşünüyorum. Yaşı ve maliyeti itibariyle iyi bir transfer olduğunu söyleyebiliyor olsak da, Muleka isminin Kasımpaşa'nın oyun düzleminden çıkıp, Beşiktaş oyun düzlemine dahil oluşunu doğru takip etmek, doğru yorumlamak gerekiyor. Kendi oyun çizgilerine saygı duyan ve bunları değerlendirebilen bir hoca, ki Valerien Ismael'in bu kriterlere yakın olduğunu düşünüyorum, kendisinin değerini yükseltir. Bunun yanında transfer edilen Cenk Tosun'un da Şenol Güneş yönetiminde iç kenarı kullanabilen bir santrafor modülünde kullanılmış olunması, Muleka'nın forma rekabetine gireceğini ve bunun da takımda şüphesiz bir gelişmeye sebep vereceğini düşünüyorum.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vincenzo Montella Mucizesi

Milli takım teknik direktörlüğü koltuğu, futbolun her döneminde o koltukta oturan kişi için ağırlık teşkil eden bir koltuk olmuştur. Bir bayrağı temsilen o koltukta bulunmanızla başlayan süreç, kulüp takımı görevinin görev kapsamından bağımsız pek çok zorluğu beraberinde barındırır. Milli takım görevi, Dünya futbolunda geçmişten beri tecrübesi yeterli ve insani becerileri gelişmiş, kulüp takımlarındaki özgeçmişi geçerli kişilere verilirdi. Kulüp takımları bazında beklentilerini yerine getirmiş, amiyane tabirle bu bağlamda kramponlarını asmış isimler Milli takımlar dünyasına giriş yapar, bu görevi kendileri için yeni bir meydan okuma olarak görürlerdi. Bu meydan okumanın, bu görevin ağırlığıyla eşleştiği temel nokta, kendini kanıtlamış isimlerin bir ülke futbolu yönetilirken bu ağırlığı daha kolay süspanse edebilecek isimler olmalarıydı. Zira kadroya dahil edilecek isimlerden tutun, ortaya konulacak oyun fikri, alınan sonuçlar ve bunun benzeri pek çok husus hem bulunulan ülk...

Fransa 1984: Platini'nin Turnuvası

Fransa Milli Takımı, son 20 yılın en başarılı ve istikrarlı takımlarından belki de ilki... Son yıllarda yaptıkları atılımlarla Dünya Futboluna sayısız genç futbolcuyu kazandırarak, futbolcu yetiştiriciliğindeki önder futbol ülkesi olmayı başaran Fransa, özellikle modern futbolu ihtiyacı olan atletizmi, oyun görüşü ve oyun aklı ile birleştiren oyun anlayışına uygun futbolcular yetiştirdiler, bu sayede de üst üste turnuva başarıları elde ettiler. 1998 Dünya Kupası ile başlayan 26 yıllık süre içerisinde, girdikleri 14 turnuvada 2 Dünya Kupası ve 1 Avrupa şampiyonluğu yaşadılar. Bunun dışında 2 Dünya Kupası finaline ve 1 Avrupa Şampiyonası finaline de adını yazdıran Fransa, bu süreçte Zinedine Zidane, Thierry Henry, Marcel Desailly, Franck Ribery, Karim Benzema, Didier Deschamps, Patrick Vieira, Antoine Griezzman gibi oyuncuların dışında, son jenerasyonun lider oyuncuları Kylian Mbappe, Aurelien Tchouameni, Eduard Camavinga gibi oyuncuları da Dünya futboluna kazandırdılar. Çok ...

"Bir Kupa Hocası": Simone Inzaghi

Dünya futbol tarihinde bazı teknik adamlar ucu kupaya giden turnuva yollarını diğerlerinden iyi yürürler. Bu teknik adamların kilit özelliklerini reaksiyon becerisi ve soğukkanlılık olarak nitelemek mümkündür. Özellikle çift ayaklı elemelerde 90 dakika üzerine kurgulanan plan kadar, 180 dakikalık yapılan bir program da takımı başarıya götürebilir. Özellikle elinizde beklentilerin nispeten düşük olduğu kulüpler olduğunda, eşleşmeleri kazanmaya dair pragmatik ve akılcı çözümler sizi başarıya götürüyor. Bunun en önemli örneklerinden biri de, bu sezon Şampiyonlar Ligi finaline uzanan Inter. En son 2010/11 sezonunda Son 16 turunun ötesini gören Inter, geçtiğimiz 12 sezona bir de UEFA Avrupa Ligi finali sığdırmış olsa da, 2009/10 sezonunda Mourinho önderliğinde yaşadıkları peri masalını tekrarlama noktasında yetersiz kalmışlardı. 2018 ve 2021 yılları arasındaki o üç sezonda değil Kupa 1'de ilerleme kaydetmek, gruptan çıkmayı bile başaramamışlardı. 2021 yılında Antonio Conte...