Ana içeriğe atla

"Joao Pedro Çıkmazı": Oyuncunun Profili, Menajer Oyunları ve Di Marzio

Türk futbolunda takımlarımızın transfer hareketliliklerine tanık olmak, bu haberlerin akıbetini takip etmek ve transferler üzerinden çıkarım yapmak futbolseverlerin sıkça hemhal olduğu, sıcak tartışmalara gebe bir aktivitedir. Hele ki, söz konusu büyük takımlarımızın transferini arzu ettiği oyuncular çakıştığında bu transfer mücadeleleri birer namus meselesi, sonunda oyuncu menajerinin ve elde etmeyi umduğundan daha fazla gelir etme imkanı bulan oyuncunun kulübünün galipleri oldukları bir savaşa dönüşür. Bu Türk futbolunda pek sık rastladığımız olayların örneklerine, içinde bulunduğumuz transfer döneminde de tanık olmaya devam ediyoruz. Günden güne potansiyelin ve yeteneğin katma değer elde etmek üzerine birer metaya dönüştüğü günümüzde, menajerlerin aktif çalışmaları ve şirketleşmiş kulüplerin gelir elde etme çabaları bu transferlerde manipülatif hareket etmeyi bir gereklilik haline getiriyordu. 

Galatasaray'ın 2021/22 sezonunda bir kanayan yaraya dönüşen orta sahası Sergio Oliveira transferiyle yapısını olumlu anlamda değiştirmiş, alan kat eden ve 3. bölgeyle bağlantıları kullanmaya açık bir orta saha çehresine dönüşmeye bir adım daha yaklaşmıştı. Okan Buruk'un Galatasaray'a imzasını konu aldığım yazımda topu hücum bölgesine ulaştırmak için kullanacağı kanalların kendisinin oyun felsefesine direkt etkisi olduğunu, hem hücum planında hem de bu pek efor gerektiren oyunun defansif yönüyle dinamik oyuncuların önemli olduğunu vurgulamıştım. Sergio Oliveira her ne kadar fiziksel gücü üst düzey bir oyuncu olmasa da, teknik kapasitesi ve oyun görüşüyle sorun çözen, sahip olduğu donanımlarla etrafındaki oyuncuların hareketliliğini arttıran bir oyuncu olduğu için bu oyunda çok önemli bir yer tutuyor. Ancak oyun planı için alınan bu olumlu randıman, Oliveira'nın vaat ettiği alan kat eden ve ince işçilikli oyun hücum bölgesine yakın oynayan kilit hamleleri iyi yapabilen mücadeleci bir orta sahacı ile tamamlanmalı, dahası kulübün orta saha yapısı on numaralı, çift on numaralı sistemlere entegrasyona açık bir hale getirilmeliydi. Tam bu noktada, sezonu Cagliari ile 18. sırada tamamlayarak küme düşen ve bahsettiğimiz oyuncu özellikleri ile bağdaşan Joao Pedro ismi gündeme geldi.

Joao Pedro, Cagliari'nin sembol isimlerinden biri haline gelmiş, kariyerinin çok uzun bir dönemini İtalya'da geçirmiş ve hatta Mart 2022'de İtalya kadrosuna çağrılarak 1 kez İtalya milli takımı formasını da giyme imkânı bulmuş Brezilyalı bir futbolcu. Cagliari'nin oyun şablonuna dair kısa bir araştırma yaptığımda, Joao Pedro'nun pek çok farklı mevkide tercih edildiğini, bunun da kendisinin oyun portföyünün pek çok işi yapabilecek bir yapıda olduğunu anlamam geç olmadı. Akabinde kendisinin zirve performansını verdiği 2019/2020 sezonundaki hocası Roland Maran'ın da Cagliari'deki son maçı olma özelliği taşıyan, Roma'ya 4-3 kaybedilen maçı inceledim. Bu maçı seçmemin temel nedeni, Galatasaray'ın yeni sezonda 4-1-4-1 sistemine daha yatkın oynayabileceğini ve bu maçın da Joao Pedro'nun 4-1-4-1 sisteminde alabileceği rolle benzer, yaya yakın ve Radja Naiggolan'ın çift on numarada ekürisi olarak oynadığı bir maç olmasıydı. Maçta sol iç kenarı aktif olarak kullanan, santrafor Paloschi her ne kadar özelliklerini tam anlamıyla sergileyemese de, hem Paloschi'nin hem de sonradan oyuna giren Giovanni Simeone'nin gezgin santrafor rolünün prensiplerini oynamasına alan veren bir Joao Pedro performansı söz konusuydu. Ofansif aksiyonları yoğun ve 3. bölgeyi doğru oynayan bir performans, kendisinin mücadeleci kimliğini teknik kapasitesi ile birleştirmesi ile birlikte biri penaltıdan 2 golü Joao Pedro'nun hanesine kazandırmıştı. Bu maçtan yaptığım en iyi çıkarım da, Joao Pedro'nun Sergio Oliveira'nın özelliklerini sergilemesine alan sağlayabilecek, Yunus ve Kerem gibi iç kenarı kullanmayı bilen oyunculara yapabileceği kritik paslarla, Galatasaray'ın hücum tehditi yoğun bir takım profili sergilemesinde önemli bir yer tutabilecek olduğuydu.

Joao Pedro kağıt üstünde Galatasaray için iyi bir malzeme, iyi bir kumaştı. İyi giden transfer hareketliliğini tamamlayan bu parça, Cagliari'ye 4-5 Mn € bandında, menajerine ise 700 bin €'luk bir ödeme ile tamamlandı iddiaları yaratmış, Joao Pedro transferinin tamamlandığı haberleri Türk spor basınında yer tutmuştu. Ancak ardından bu iddialar yerini geçen 2 hafta içerisinde Joao Pedro için Fenerbahçe'nin de transferde devreye girdiği, teklifin 6-7 Mn € bandına çıktığı haberlerine bırakmıştı. Hatta ünlü spor muhabirleri Gianluca Di Marzio ve Fabrizio Romano "Joao Pedro Fenerbahçe'de" minvalinde açıklamalar yapmış, bu da kamuoyunda iddiaların gerçek olduğu kanısını yaratmıştı. Fakat geçtiğimiz 1-2 gün içerisinde Cagliari kaynaklarına ulaşma imkanı bulan isimler Cagliari'nin Fenerbahçe cephesinden bir transfer teklifi almadığını iddia etmişti. Bu karmaşık gündem peşi sıra birbirini takip ederken, Gianluca Di Marzio'nun daha önce yer aldığı gibi bir menajer oyununda yer tuttuğunu, menajerin 700 bin €'luk beklentisini 2.5 Mn € bantlarına çıkardığı ve transferi kamuoyu beklentisi yaratarak bir çıkmaza dönüştürmeye çalıştığını dahi duyduk. Öyle ya da böyle, amaç her ne olursa olsun Joao Pedro gündemi karmaşık, grift bir transfer hikâyesine çoktan dönüşmüştü. 

İşin aslı ne olur bilinmez ancak bu işin oluru, olmazı ile ilgili bir şeyler söyleyebilirim. Joao Pedro'yu son 2-3 haftalık gündem içerisinde değerlendirmeye çalıştım ve Galatasaray için uygun bir oyuncu olduğu kanaatine varmıştım. Zannımca kalitesi yüksek bir oyuncuydu ve Galatasaray'a kazanımı yüksek olacaktı ancak, başında yaratılan futbol düzeninin bir sonucu olacak ki bu transfer kazananın statik olduğu günümüz düzenine iyi bir örnek. Bu noktada ilk şartlarda bir anlaşma sağlanırsa ne âlâ, lâkin mevcut durumda bir mutabakata varılmayacağı, iddia edilen sayıların, fiyatların Galatasaray lehinde bir sonuca delalet olmayacağı kanaatindeyim. Sonucu ne olur bilinmez, işin Fenerbahçe yönü mevcut gördüğüm görüntü dahilinde benim için bir sonraki aşamanın konusu ancak, her iki kulübün de adımları doğru atması gerektiğini düşünüyorum.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vincenzo Montella Mucizesi

Milli takım teknik direktörlüğü koltuğu, futbolun her döneminde o koltukta oturan kişi için ağırlık teşkil eden bir koltuk olmuştur. Bir bayrağı temsilen o koltukta bulunmanızla başlayan süreç, kulüp takımı görevinin görev kapsamından bağımsız pek çok zorluğu beraberinde barındırır. Milli takım görevi, Dünya futbolunda geçmişten beri tecrübesi yeterli ve insani becerileri gelişmiş, kulüp takımlarındaki özgeçmişi geçerli kişilere verilirdi. Kulüp takımları bazında beklentilerini yerine getirmiş, amiyane tabirle bu bağlamda kramponlarını asmış isimler Milli takımlar dünyasına giriş yapar, bu görevi kendileri için yeni bir meydan okuma olarak görürlerdi. Bu meydan okumanın, bu görevin ağırlığıyla eşleştiği temel nokta, kendini kanıtlamış isimlerin bir ülke futbolu yönetilirken bu ağırlığı daha kolay süspanse edebilecek isimler olmalarıydı. Zira kadroya dahil edilecek isimlerden tutun, ortaya konulacak oyun fikri, alınan sonuçlar ve bunun benzeri pek çok husus hem bulunulan ülk...

Fransa 1984: Platini'nin Turnuvası

Fransa Milli Takımı, son 20 yılın en başarılı ve istikrarlı takımlarından belki de ilki... Son yıllarda yaptıkları atılımlarla Dünya Futboluna sayısız genç futbolcuyu kazandırarak, futbolcu yetiştiriciliğindeki önder futbol ülkesi olmayı başaran Fransa, özellikle modern futbolu ihtiyacı olan atletizmi, oyun görüşü ve oyun aklı ile birleştiren oyun anlayışına uygun futbolcular yetiştirdiler, bu sayede de üst üste turnuva başarıları elde ettiler. 1998 Dünya Kupası ile başlayan 26 yıllık süre içerisinde, girdikleri 14 turnuvada 2 Dünya Kupası ve 1 Avrupa şampiyonluğu yaşadılar. Bunun dışında 2 Dünya Kupası finaline ve 1 Avrupa Şampiyonası finaline de adını yazdıran Fransa, bu süreçte Zinedine Zidane, Thierry Henry, Marcel Desailly, Franck Ribery, Karim Benzema, Didier Deschamps, Patrick Vieira, Antoine Griezzman gibi oyuncuların dışında, son jenerasyonun lider oyuncuları Kylian Mbappe, Aurelien Tchouameni, Eduard Camavinga gibi oyuncuları da Dünya futboluna kazandırdılar. Çok ...

"Bir Kupa Hocası": Simone Inzaghi

Dünya futbol tarihinde bazı teknik adamlar ucu kupaya giden turnuva yollarını diğerlerinden iyi yürürler. Bu teknik adamların kilit özelliklerini reaksiyon becerisi ve soğukkanlılık olarak nitelemek mümkündür. Özellikle çift ayaklı elemelerde 90 dakika üzerine kurgulanan plan kadar, 180 dakikalık yapılan bir program da takımı başarıya götürebilir. Özellikle elinizde beklentilerin nispeten düşük olduğu kulüpler olduğunda, eşleşmeleri kazanmaya dair pragmatik ve akılcı çözümler sizi başarıya götürüyor. Bunun en önemli örneklerinden biri de, bu sezon Şampiyonlar Ligi finaline uzanan Inter. En son 2010/11 sezonunda Son 16 turunun ötesini gören Inter, geçtiğimiz 12 sezona bir de UEFA Avrupa Ligi finali sığdırmış olsa da, 2009/10 sezonunda Mourinho önderliğinde yaşadıkları peri masalını tekrarlama noktasında yetersiz kalmışlardı. 2018 ve 2021 yılları arasındaki o üç sezonda değil Kupa 1'de ilerleme kaydetmek, gruptan çıkmayı bile başaramamışlardı. 2021 yılında Antonio Conte...