Ana içeriğe atla

Galatasaray'da Neler Oluyor?: Transferler, Kamp, Kadro Mühendisliği

 

Son şampiyon Galatasaray, şüphesiz ki 2022/23 sezonunun en büyük kazananı olmuştu. 4 yıl sonra şampiyonluk ipini göğüsleyen camia uzun yıllardır Fatih Terim'in gölgesiyle doldurduğu koltuğun ağırlığını taşıyabilecek bir teknik adam önderliğinde, hem sahada ne sunduğu belli olan bir oyun dinamiğiyle hareket etmiş, hem de bu izlenilebilirliği yüksek oyun takımın bir sonuca gitmesini sağlamıştı. Sezon bittiğinde Galatasaray, en yakın rakibinin 8 puan önünde, en yüksek averaja sahip ve en az gol yemiş takım olarak ipi göğüslemişti. Bu noktaya gelindiğinde bu başarıyı istikrara kavuşturmak bence şampiyonluğu elde etmekten daha önemli, zira Türkiye Süper Ligi'nde ciddi bir istikrar sorunu olduğundan bahsetmemiz gerekiyor. Süper Lig'in son 5 sezonunun şampiyonları, şampiyon oldukları sezonda düğümün çözüldüğü dönemlerde gerek Avrupa, gerekse Kupa temposunda minimum derecede etkilendiler ve dahası, ertesi sezon Şampiyonlar Ligi veya diğer Avrupa kupalarında mücadele eden bu şampiyon takımlar ertesi sezon büyük bir hüsranla karşılaştılar. Şampiyon oldukları sezonun ertesi sezonları Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor 6, Başakşehir ise 12. sırada tamamlamışlardı. Buradan çıkardığımız sonuç, takımlarımız Avrupa temposuna maruz kaldığı sezonlarda tüm kulvarlara yetememiş ve Süper Lig'e bu durum başarısızlık olarak yansımıştı. Dolayısıyla Galatasaray bu sezon sergileyeceği performans, bence Galatasaray'ın önümüzdeki yıllarına ışık tutacak.

Peki Galatasaray'ın kadrosunun durumu ne? Galatasaray geçtiğimiz sezon hem sahaya çıkan, hem de kulübede bekleyen oyuncularından üst düzey verim aldığı, neredeyse kusursuza yakın bir kadro mühendisliğine sahipti. Özellikle hücumda alternatif sıkıntısı çekmemiş, öne çıkan isimleri ayırdığımızda skor yükü olabildiğince dağılmıştı. Icardi'nin sakatlıktan dolayı eksikliğinin yaşandığı dönemlerde Gomis skor üretmiş, Midtsjö ve Berkan, Torreira ve Oliveira için birer alternatif olmuş, Barış Alper gerek Kerem'in yerine sol kanatta, gerekse en ileri uçta zaman zaman bulduğu fırsatlarda Galatasaray'a katkı sağlamış ve Dubois bir sağ bek oyuncusu olarak, görev verildiğinde sol bekte ihtiyaca cevap vermişti. Öte yandan tüm bu çeşitlilik içerisinde oyuncular birbirlerine oyun natürlerini oynayabilecek esneklikler tanımış, Sacha Boey derine indiğinde Rashica bir sağ kanat bek gibi görev almış, Abdülkerim hücuma yardımcı olduğunda Torreira ve sol bek oyuncuları Nelsson'la beraber üçlü bir hat oluşturmuş, dolayısıyla Galatasaray saha içerisinde tüm bu oyuncuların birlikte kurduğu uyumdan üst düzey faydalanmıştı. Bulunduğumuz noktaya gelindiğinde, Galatasaray'ın geçtiğimiz sezona kıyasla eksik olduğu isimler kiralık geldiği takıma dönen Rashica, Icardi ve Adekugbe'nin yanısıra, sözleşmesi biten ve ayrılan Bafetimbi Gomis. Icardi'nin bonservisiyle Galatasaray'a katılmasına neredeyse kesin gözüyle bakılıyor, dolayısıyla onu transferinin kesinleştiği zaman ayrı bir yazıda değerlendirelim ve Galatasaray'dan ayrılan isimlere dönelim. Bu isimlerden bence Galatasaray için kayıp olabilecek tek isim Milot Rashica olabilir. Sezon içerisinde 20'si ilk 11 26 maçta 4 Gol 4 Asist'lik performans veren Kosovalı oyuncu, özellikle Dünya Kupası sonrası hem skor anlamında hem de saha içinde bulunduğu mevkiyi hareketlendirme anlamında Galatasaray'a çok fayda sağlamıştı. Tekrar anlaşılması durumunda Nicolo Zaniolo'ya iyi bir alternatif ya da İtalyan oyuncunun mevkisel değişim yaşadığı senaryolarda o mevkide birinci seçenek olabileceğini düşündüğüm bir isim olduğu düşünüyorum, ancak şu anda kendisi ile ilgili bir hareketlilik var mı bilmiyorum. 

Gelelim Galatasaray'ın transfer gündemine ve kamp dönemine... Galatasaray ilk kamp dönemini 8 Temmuz'da Avusturya'da açtı. 18 Temmuz'a değin süren bu kamp döneminde üç maça çıkan Galatasaray, bu maçlarda Kisvarda'yı 2-0 yenerken, Sturm Graz'a kaybetti ve Austria Wien ile 1-1 berabere kaldı. Kamp döneminde oynanan bu maçlarda çoğunlukla kadroda çoğunlukla alternatif isimleri ve kiralıktan dönen oyuncuları tercih eden Okan Buruk, genç oyuncular Ali Turap Bülbül ve Efe Akman'a da ciddi süreler verdi. Efe Akman'ın potansiyeli ve yeteneğiyle ilgili zaten az çok fikir sahibiyiz ancak ben Ali Turap ismine de ciddi bir parantez açmak istiyorum. Geçtiğimiz sezon Dubois'in sakatlandığı dönemde Sacha Boey'in dışında Ali Turap Bülbül'ün de ciddi biçimde dillendirildiğini biliyoruz, dolayısıyla Ali Turap zaten Okan Buruk'un halihazırda planlarında olmuş ve olan bir isim. Mevcut durumda Dubois'in ikinci plana atıldığını ve olası bir ayrılığında mümkün olduğunu göz önünde bulundurursak Sacha Boey'in ardında Ali Turap Bülbül ismini de iyi bir alternatif olarak sık sık duyacağız. Kamp döneminin dikkat çeken en önemli ismi de bence Olimpiu Morutan. Performansı ve sergilediklerinden ayrı, Morutan yaşadığı saha içi olgunlaşmayla birlikte yeni bir transfer gibi değerlendirilecek kadar değişim yaşadı. Serie B'deki kiralık döneminde 25'i ilk 11 35 maçta 4 Gol 6 Asist'lik performansıyla oyun kuruculuk özelliklerini sivrilten Morutan, beklerin ileriye çıktığı noktada ikincil bir on numara olabilecek oyun kurucu bir kanat oyuncusu veyahut merkezin Mertens'le birinci alternatifi olarak Galatasaray'ın mevcut kadrosuna katkı sağlayabilecek bir konuma geldi. Haziran ayındaki milli takım maçlarında sol iç kenarda oynayıp hücuma besleyici olarak iyi bir katkı da sergileyen Morutan, mevcut kadroda bence Galatasaray yer açmayı tercih edebileceği bir isim gibi duruyor. 

Galatasaray'ın netleşen transferlerine ve gelmesi muhtemel isimlerine geçelim. Galatasaray transfer döneminin ilk transferini Angelino'yu renklerine bağlayarak yapmıştı. Kiralık olarak anlaşılan Angelino, bunun beraberinde 6 milyon euro'luk bir satın alma opsiyonu ile geliyor. Angelino isminin bu kadar genç yaşta ligimiz seviyesine gelmesini şaşırtıcı bulmakla beraber oldukça sevindim. Zira Angelino bundan birkaç yıl öncesinde ''playmaking'' özellikleriyle Avrupa'da sayılı futbolculardan, 2. bölge ve 3. bölge aksiyonu anlamında oldukça donanımlı bir bek oyuncusuydu. Geçtiğimiz yıl Hoffenheim'da iyi bir kiralık dönemi geçirmemiş olsa da, henüz 26 yaşında olduğunu ve halen hem özelliklerini geri kazanabilecek hem de oyununa yeni özellikler katabilecek bir yaşta olduğunun altı çizmek gerekiyor. Ayrıca Galatasaray'ın hücum kurgusunun yaratıcılık özellikleri yüksek kanat ve on numara oyuncularından oluştuğunu düşünürsek Sacha Boey'le birlikte derine inen iki kanat bekin varlığının Galatasaray'ın 3. bölgedeki üstünlüğüne bir hayli katkı sağlayacağını düşünüyorum. Pek tabii bu oyunun bazı defektlerinin olduğunu da kabul etmek gerekiyor. Bunlardan birincisi hücumdan defansa doğrultudaki geçişlerde ve rakiplerin yaptığı hızlı hücumlarda bu denli ofansif iki bek oyuncusunun stoper oyuncularına kapatmak zorunda olunan ciddi boşluklar bırakacağı gerçeği. Bu defektin yaratacağı boşluğu kapatmak da Torreira gibi süpürücü oyunculardan oluşan bir orta saha kurgusuna dayanıyor. Zira ne kadar kalabalık hücum kurgusu yaratırsanız yaratın, orta sahanızın arka alandaki boşlukları kapatabilecek yüksek bir dinamizme sahip olması gerekiyor. Bu durumda Angelino transferinin Galatasaray'ın önümüzdeki süreçteki transfer rotasını değiştireceğini de söylemek gerekiyor. Peki kim bu mevki için konuşulan isimler? Şu aşamada Galatasaray'ın o mevki için en yüksek sesle dillendirilen potansiyel transferleri Leandro Paredes ve Fred. Fred'i tam anlamıyla bahsettiğimiz oyuncu profiline yakın görmekle beraber, her iki oyuncunun da Torreira'yla kuracağı birlikteliğin bu bağlamda katkı sağlayacağını düşünüyorum. Ancak bahsettiğim gibi Fred'in profili bahsettiğimiz profile biraz daha yakın, takım oyununa daha elverişli bir profil. Her iki oyuncudan bir tercih yapıldığı zaman bu transferleri de tekrardan değerlendiririz. Son olarak Galatasaray'ın Halil Dervişoğlu transferine ve santrafor alternatifi olarak transfer edilmesi beklenen Cedric Bakambu ismine gelelim. İşin aslına bakmak gerekirse, Halil Dervişoğlu transferini her ne kadar olumlu bulsam da, bunun tek sebebinin maliyeti ve yerli statüsünde oluşu olduğunu söylemem gerekiyor. Halil Dervişoğlu kariyerinde geldiği nokta itibariyle beni hayal kırıklığına uğratan bir isim oldu. Ne tam anlamıyla santrafor özellikleri, ne de tam anlamıyla gezici bir forvet arkası özellikleri inşaa ettiği kariyerinde Halil Dervişoğlu bu iki mevki arasında sıkışmış, aksiyondaki 1-2 sivrilen özelliği dışında takım oyununa etkisinin tartışılması gerektiğini düşündüğüm bir isim. Mevcut şartlarda elde bir Barış Alper varken, onun sunabilecekleri daha az ve daha formsuz bir versiyonunu kadroya dahil etmenin ne kadar gerekli olduğunu açıkçası ben de sorguluyorum. Buna karşın anlaşıldığı takdirde Cedric Bakambu bence Halil Dervişoğlu'nun arasında sıkıştığı rollerin özelliklerini iyi taşıyan, skora yakın olduğu kadar çevresindekilerini de oynatabilen iyi bir alternatif oyuncusu olabilir. Bu noktada gelişmeleri takip etmekten ve ilk önemli sınav olacak olan Süper Kupa'da çıkacak tabloyu beklemekten gayrı söylenebilecek şeylerin bunlar olduğunu düşünüyorum.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vincenzo Montella Mucizesi

Milli takım teknik direktörlüğü koltuğu, futbolun her döneminde o koltukta oturan kişi için ağırlık teşkil eden bir koltuk olmuştur. Bir bayrağı temsilen o koltukta bulunmanızla başlayan süreç, kulüp takımı görevinin görev kapsamından bağımsız pek çok zorluğu beraberinde barındırır. Milli takım görevi, Dünya futbolunda geçmişten beri tecrübesi yeterli ve insani becerileri gelişmiş, kulüp takımlarındaki özgeçmişi geçerli kişilere verilirdi. Kulüp takımları bazında beklentilerini yerine getirmiş, amiyane tabirle bu bağlamda kramponlarını asmış isimler Milli takımlar dünyasına giriş yapar, bu görevi kendileri için yeni bir meydan okuma olarak görürlerdi. Bu meydan okumanın, bu görevin ağırlığıyla eşleştiği temel nokta, kendini kanıtlamış isimlerin bir ülke futbolu yönetilirken bu ağırlığı daha kolay süspanse edebilecek isimler olmalarıydı. Zira kadroya dahil edilecek isimlerden tutun, ortaya konulacak oyun fikri, alınan sonuçlar ve bunun benzeri pek çok husus hem bulunulan ülk...

Fransa 1984: Platini'nin Turnuvası

Fransa Milli Takımı, son 20 yılın en başarılı ve istikrarlı takımlarından belki de ilki... Son yıllarda yaptıkları atılımlarla Dünya Futboluna sayısız genç futbolcuyu kazandırarak, futbolcu yetiştiriciliğindeki önder futbol ülkesi olmayı başaran Fransa, özellikle modern futbolu ihtiyacı olan atletizmi, oyun görüşü ve oyun aklı ile birleştiren oyun anlayışına uygun futbolcular yetiştirdiler, bu sayede de üst üste turnuva başarıları elde ettiler. 1998 Dünya Kupası ile başlayan 26 yıllık süre içerisinde, girdikleri 14 turnuvada 2 Dünya Kupası ve 1 Avrupa şampiyonluğu yaşadılar. Bunun dışında 2 Dünya Kupası finaline ve 1 Avrupa Şampiyonası finaline de adını yazdıran Fransa, bu süreçte Zinedine Zidane, Thierry Henry, Marcel Desailly, Franck Ribery, Karim Benzema, Didier Deschamps, Patrick Vieira, Antoine Griezzman gibi oyuncuların dışında, son jenerasyonun lider oyuncuları Kylian Mbappe, Aurelien Tchouameni, Eduard Camavinga gibi oyuncuları da Dünya futboluna kazandırdılar. Çok ...

"Bir Kupa Hocası": Simone Inzaghi

Dünya futbol tarihinde bazı teknik adamlar ucu kupaya giden turnuva yollarını diğerlerinden iyi yürürler. Bu teknik adamların kilit özelliklerini reaksiyon becerisi ve soğukkanlılık olarak nitelemek mümkündür. Özellikle çift ayaklı elemelerde 90 dakika üzerine kurgulanan plan kadar, 180 dakikalık yapılan bir program da takımı başarıya götürebilir. Özellikle elinizde beklentilerin nispeten düşük olduğu kulüpler olduğunda, eşleşmeleri kazanmaya dair pragmatik ve akılcı çözümler sizi başarıya götürüyor. Bunun en önemli örneklerinden biri de, bu sezon Şampiyonlar Ligi finaline uzanan Inter. En son 2010/11 sezonunda Son 16 turunun ötesini gören Inter, geçtiğimiz 12 sezona bir de UEFA Avrupa Ligi finali sığdırmış olsa da, 2009/10 sezonunda Mourinho önderliğinde yaşadıkları peri masalını tekrarlama noktasında yetersiz kalmışlardı. 2018 ve 2021 yılları arasındaki o üç sezonda değil Kupa 1'de ilerleme kaydetmek, gruptan çıkmayı bile başaramamışlardı. 2021 yılında Antonio Conte...