Ana içeriğe atla

Carlo Ancelotti: "Hep Kazanan"

Futbolda bazı adamların "kazanan" kumaşı, oynadıkları veyahut çalıştıkları takımın o gün itibariyle elde ettiği başarılarda direkt etkisi hissedilen bir meziyet olarak görülür. Kendilerinin inanmışlıklarının çevrelerini de bu yönde etkilediğine ve bu karşılıklı etkileşimden en çok da çalıştıkları kulübe fayda geldiği düşünülür bu insanlar için... Benim görüşüme göre bu kazanan kimliğini elde etmek basit biçimde inanmışlıkla açıklanamaz. Zira bu kimseler, futbol gibi kompleks bir yapıda, takım kadroları gibi kalabalık yapıları hem uyum içinde, hem kendi direktifleri ve düşüncelerince, hem de bunu futbolun realiteleri sınırları çerçevesinde yönlendirmeyi başarmışlardır. Ve bunun ötesinde "hep kazanan" kişi olmak, bir mental istikrarı, bu iş için ilahi bahşedilmiş bir yeteneği ve nihayetinde bahsettiğim tüm bu yönetme becerilerini aynı kişilikte sürekli olarak mevcut kılma eylemidir. Bugün yazıma konu olan, beşinci Şampiyonlar ligi zaferine aday zat'ı muhterem "Don" Carlo Ancelotti de bu "hep kazanan" kişiliklerin futboldaki en önemli temsilcilerinden biri.

Carlo Ancelotti, tarz olarak ve kişilik olarak aslında futbolda örneği veyahut muadili bulunmaz bir kimse değil. Hatta ülkesi İtalya'da sürekli karşılık bulan pragmatik ve üst düzey yöneticilik becerilerini, otoriter kimlikleri ile birleştiren Marcello Lippi, Fabio Capello, Enzo Bearzot, Antonio Conte gibi teknik adamlarla benzetebileceğim isimler. Öyle ya, ülkemizde de Fatih Terim'le kimlik kazanan bu teknik adamlık modeli önemli bir süre futbolda bir anlayışı konsolide etmek üzerine çok iyi sonuçlar vermişti. Ancak mevcut örnekte gösterdiğim pek çok isim geçmiş zamanın futbol yönetim tarzını uyguladıkları için gelişen ve değişen zamanda modasını yitiren veyahut çalışmak için albenisini kaybeden isimler oldular. Ancak gün geçtikçe yönetilme biçimi ve yaklaşımı değişen yeni nesil insanı yönetemeyen bu teknik direktör örneklerinden ayrılan, ve hatta Real Madrid'in geçmiş sezonlara göre günden güne gençleşen yapısını yönetmeyi pek âlâ başaran bir Carlo Ancelotti örneği var. Bu durum, bahsettiğim gibi sadece insanın meşrebiyle, düşünce dünyasıyla açıklanamaz bir durum, zira benzeri insani özellikler taşıyan teknik adamların yaşadığı kariyer düşüşleri Carlo Ancelotti'de yaşanmamış, aksine kariyerini Everton gibi profili Ancelotti'ye düşük bir yere doğru evrildiğinde dahi bir yönetim becerisi göstererek 3 sezonda ikinci kez Şampiyonlar Ligi finaline çıkacağı Real Madrid'e tekrar transfer olmuş. 

Carlo Ancelotti 64 yaşında, futbolculuğu da hiç azımsanmayacak derecede önemli, ancak teknik adamlığıyla kendi ismini futbol dünyasına kanıtlamış bir futbol adamı. Futbolculuğunda Parma, Roma ve Milan'da forma giyen ve önemli başarılara imza atan Ancelotti, ilk olarak 1992 ile 1995 yılları arasında İtalya Milli Takımı'nda Arrigo Sacchi'nin yardımcı antrenörlüğünü yaparak kulübeye adım attı. Bunun ardından birinci adamlığa ise Reggiana ile başladı. Reggiana o dönem itibariyle Serie B'de mücadele eden bir takımdı ve Carlo Ancelotti yönetiminde Serie A'ya çıkma başarısı gösterdiklerinde, bu durum futbola başladığı Parma'nın dikkatini çekti. O dönem henüz 37 yaşında olan Carlo Ancelotti, Parma gibi Avrupa futbolunda önemli işlere imza atan bir takımda Cannavaro, Gianluigi Buffon gibi isimlerin teknik adamlığını yapacaktı. Bu kararını kitabında "ikinci kez düşünmediğim tek imzam" olarak niteleyen Carlo, ilk sezonun Serie A'da ikinci tamamladı ve ertesi sezon takımıyla Şampiyonlar Ligi'nde mücadele etme şansına nail oldu. 1997-98 sezonunu da 6. sırada tamamlayan Ancelotti, 1 senelik sözleşmesi kalmasına rağmen Parma'yla yollarını ayırdı. O dönemde yolu bir vesileyle ülkemize düşen Ancelotti, bir "iyi niyet ziyareti" olarak nitelediği İstanbul macerasının, işin belli noktalarda farklı yaşanması ihtimalinde belki bir anlaşmaya dönebilecek derecede büyüdüğünü ve ciddileştiğini, ancak Juventus'la 1999-00 sezonu için Lippi'nin yerine anlaştığı için bu işin gerçekleşmediğini anlatıyor. O dönem Lippi'nin yönetimindeki Juventus'a beklenenden 4 ay daha önce, Şubat 1999'da geçen Ancelotti, iki sezonda da şanssızlıklar yaşayarak şampiyonlukları Lazio ve Roma'ya kaptırdı. 2000-01 sezonunun tamamlanmasıyla da Juventus'a veda etti. Bu noktada kariyerindeki en önemli kırılma noktalarından biri yaşanacak, Fatih Terim'le yollarını gergin biçimde ayıran Milan'da, yerine bu takımın efsanesi olan Carlo Ancelotti gelecekti. Carlo Ancelotti, Milan'da 2 Serie A ve 2 Şampiyon Kulüpler Kupası kazanmıştı ve Milan Zaccheroni ile elde edilen şampiyonluktan sonra Scudetto'ya 2 yıllık bir ara vermişti. Ancelotti göreve geldiğinde Milan'ın mevcut yapısı kuvvetliydi ve kadronun kazanmaya elverişli hale getirilmesi gerekiyordu. Ancelotti her ne kadar ilk sezonunda ligi 4. tamamlayıp şampiyonluk mücadelesinden uzak kaldıysa da, 2002-03 sezonundan Şampiyonlar Ligi'nde finalde Juventus'u 3-2 mağlup ederek kupaya uzandı. Scudetto'ya olan hasreti 5 yıla çıkan Milan'la 2003-04 sezonunda bu kez İtalya şampiyonu olan Ancelotti, ertesi sezon İstanbul'da yaşanan bir finalde Milan'la büyük bir travma yaşayacak ve Liverpool'a karşı şampiyonluğu kaybedecekti. Ancak 2007'deki finalde bu kez İngiliz rakibine karşı intikamını alan ve 2-1'lik skorun ardından Milan'ın 7, kendisinin ise 2. Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu elde etmişti. Serie A'da güçlü kadrosuna rağmen Calciopoli döneminde ve öncesinde rakibi Inter'e karşı rekabette ciddi irtifa kaybeden Milan, bu dönem Inter'in Juventus'un elinden alınarak verilen şampiyonluklarla üst üste 5 kez şampiyonluk elde etmesi karşısında 8 sezonluk Ancelotti dönemini yalnızca 1 Serie A şampiyonluğu ile geçecekti. Ancelotti, Milan'dan ayrıldıktan sonra, Jose Mourinho sonrası iddiasından uzaklaşan ve bir çıkış arayan Chelsea'nin başına geçti. Guus Hiddink'ten aldığı görevde ilk sezonunda Premier Lig şampiyonluğuna ulaşan Ancelotti, İtalya'nın dışında ilk şampiyonluğunu elde etmiş oldu. İkinci sezonu da 2. sırada tamamlayan Ancelotti, bu dereceden sonra Chelsea'den ayrıldı. Bu kez Fransa'ya, aldığı yatırımın ardından iddialı bir konuma evrilen PSG'nin başına geçen Carlo Ancelotti, burada ilk sezonunda sürpriz bir şampiyonluk elde eden Montpellier'in ardında kalarak ligi 2. sırada tamamlasa da, ertesi 2012-13 sezonunda şampiyonluğu kazanmasını bildi. Bu Carlo Ancelotti'nin Avrupa'da 3 ayrı ligde elde ettiği 3. şampiyonluktu. Buradan sonraki durağı tekrar Şampiyonlar Ligi'nin zirvesine çıkacağı Real Madrid oldu. 2013-14 sezonunda, görevdeki ilk senesinde ligde kupayı Atletico Madrid'e kaptıran Ancelotti Real'i, buna rağmen Atletico Madrid için büyük bir dram niteliği taşıyan finalde, rakibini 4-1 mağlup ederek kendisinin 3, Real Madrid'in ise 10. Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu kazanarak, bu kupayı en çok kazanan Bob Paisley'i yakalamayı başardı. 2015'te bu kez Real Madrid'ten ayrılan Carlo Ancelotti için kariyerinde küçük bir düşüşün başladığı dönem oldu. Bayern'de 4 ayrı Avrupa liginde elde ettiği 4. şampiyonluğu elde etmesine rağmen Şampiyonlar Ligi'nde istenilen seviyeye gelinememesini ardından görevinden ayrılan Ancelotti, Napoli'nin başında da umduğunu bulamayacaktı. Bu dönemde Everton'dan gelen teklifi değerlendirerek, aslında bir nevi seviye düşmeyi ve yeniden bir kendini kanıtlama mücadelesini 60 yaşında kabul eden hoca için bu özgüven, kendisini yeniden ait olduğu yere taşıyacak unsur oldu. Kabuk değişimine giderek, taktik anlayışını ve insan yaklaşımını revize eden, bunun sonucunda da Everton'da James Rodriguez, Dominic Calvert-Lewin gibi isimlerle seviyesinin üstünde bir performans sergileyen Don Carlo için bu dönem yeniden futbolun zirvesine çıkışı temsil ediyordu. 7 sene sonra Real Madrid'ten gelen teklifle İspanya'nın yolunu tutan Carlo Ancelotti için teknik adamlıkta ismini başka bir boyuta taşıma fırsatı doğuyordu. İlk sezonunda Real Madrid'le peri masalı gibi bir Şampiyonlar Ligi hikayesinin sonucunda 4. Şampiyonlar Ligi kupasına uzanan hoca, aynı zamanda elde ettiği La Liga şampiyonluğuyla 5 büyük ligde şampiyonluk kazanan ilk hoca olma apoletini kazanıyordu. Aynı sezonda hem Şampiyonlar Ligi'ni en çok kazanan hoca olan, hem de 5 büyük ligde de başarıya ulaşan ilk teknik adam olan Carlo Ancelotti, belki kendisinden çok daha hazır olan, taktik esneklik açısından çok daha zengin olan takımlara karşı pragmatik becerilerini konuşturmuş, Vinicius Junior ve Karim Benzema'dan üst düzey bir verim almıştı. 

Ancelotti için Real Madrid'in kabuk değişiminde göstereceği performans da önemli bir belirteçti aslında. Real Madrid "Yeni Los Galacticos" oluşturma adımları neticesinde Camavinga, Tchouameni, Bellingham, Brahim Diaz, Eder Militao, Endrick ve Arda Güler gibi isimlere yönelirken, Carlo Ancelotti'nin bu yeni jenerasyonla kuracağı köprüler bir merak konusuydu. Muadili hocalar gibi bir kriz mi yaşayacak, ilk sezonunda elde ettiği başarı onun için bir son muydu sorularının baskısında bu sezon elde ettiği başarı onun kazanma becerilerinin çok daha kabuklaşmış, gelişen zamana karşı direnmiş bir beceri olduğunu bizlere kanıtladı. Carlo Ancelotti takımları yaş skalası fark etmeksizin, oyuna sürekli tutunan, momentum takibini asla bırakmayan ve sürekli kazanma odaklı takımlardı. Bunu yapmayı başarırken yanındaki isimler Andrea Pirlo, Pippo Inzaghi ve Gennaro Gattuso da olabiliyordu, Vinicius Junior, Bellingham ve Tchouameni de... Bu formatı ve kazanma arzusunu takımına geçirerek, skoru elde etmeye dönük hayli kompakt bir oyunla Manchester City ve Bayern Münih'e karşı istediği sonuçları elde eden Carlo Ancelotti, nitekim finalde Dortmund'un karşısına geçti ve baskın favori. Futboldaki en özel adamlardan olduğunu düşündüğüm Ancelotti, futbol tarihinin tozlu yapraklarına taşınma tehditi içerisinde olan, kendini tekrar eden pek çok teknik adam içinse önemli bir örnek.
Saluti Don Carlo!



Bu blogdaki popüler yayınlar

Vincenzo Montella Mucizesi

Milli takım teknik direktörlüğü koltuğu, futbolun her döneminde o koltukta oturan kişi için ağırlık teşkil eden bir koltuk olmuştur. Bir bayrağı temsilen o koltukta bulunmanızla başlayan süreç, kulüp takımı görevinin görev kapsamından bağımsız pek çok zorluğu beraberinde barındırır. Milli takım görevi, Dünya futbolunda geçmişten beri tecrübesi yeterli ve insani becerileri gelişmiş, kulüp takımlarındaki özgeçmişi geçerli kişilere verilirdi. Kulüp takımları bazında beklentilerini yerine getirmiş, amiyane tabirle bu bağlamda kramponlarını asmış isimler Milli takımlar dünyasına giriş yapar, bu görevi kendileri için yeni bir meydan okuma olarak görürlerdi. Bu meydan okumanın, bu görevin ağırlığıyla eşleştiği temel nokta, kendini kanıtlamış isimlerin bir ülke futbolu yönetilirken bu ağırlığı daha kolay süspanse edebilecek isimler olmalarıydı. Zira kadroya dahil edilecek isimlerden tutun, ortaya konulacak oyun fikri, alınan sonuçlar ve bunun benzeri pek çok husus hem bulunulan ülk...

Fransa 1984: Platini'nin Turnuvası

Fransa Milli Takımı, son 20 yılın en başarılı ve istikrarlı takımlarından belki de ilki... Son yıllarda yaptıkları atılımlarla Dünya Futboluna sayısız genç futbolcuyu kazandırarak, futbolcu yetiştiriciliğindeki önder futbol ülkesi olmayı başaran Fransa, özellikle modern futbolu ihtiyacı olan atletizmi, oyun görüşü ve oyun aklı ile birleştiren oyun anlayışına uygun futbolcular yetiştirdiler, bu sayede de üst üste turnuva başarıları elde ettiler. 1998 Dünya Kupası ile başlayan 26 yıllık süre içerisinde, girdikleri 14 turnuvada 2 Dünya Kupası ve 1 Avrupa şampiyonluğu yaşadılar. Bunun dışında 2 Dünya Kupası finaline ve 1 Avrupa Şampiyonası finaline de adını yazdıran Fransa, bu süreçte Zinedine Zidane, Thierry Henry, Marcel Desailly, Franck Ribery, Karim Benzema, Didier Deschamps, Patrick Vieira, Antoine Griezzman gibi oyuncuların dışında, son jenerasyonun lider oyuncuları Kylian Mbappe, Aurelien Tchouameni, Eduard Camavinga gibi oyuncuları da Dünya futboluna kazandırdılar. Çok ...

"Bir Kupa Hocası": Simone Inzaghi

Dünya futbol tarihinde bazı teknik adamlar ucu kupaya giden turnuva yollarını diğerlerinden iyi yürürler. Bu teknik adamların kilit özelliklerini reaksiyon becerisi ve soğukkanlılık olarak nitelemek mümkündür. Özellikle çift ayaklı elemelerde 90 dakika üzerine kurgulanan plan kadar, 180 dakikalık yapılan bir program da takımı başarıya götürebilir. Özellikle elinizde beklentilerin nispeten düşük olduğu kulüpler olduğunda, eşleşmeleri kazanmaya dair pragmatik ve akılcı çözümler sizi başarıya götürüyor. Bunun en önemli örneklerinden biri de, bu sezon Şampiyonlar Ligi finaline uzanan Inter. En son 2010/11 sezonunda Son 16 turunun ötesini gören Inter, geçtiğimiz 12 sezona bir de UEFA Avrupa Ligi finali sığdırmış olsa da, 2009/10 sezonunda Mourinho önderliğinde yaşadıkları peri masalını tekrarlama noktasında yetersiz kalmışlardı. 2018 ve 2021 yılları arasındaki o üç sezonda değil Kupa 1'de ilerleme kaydetmek, gruptan çıkmayı bile başaramamışlardı. 2021 yılında Antonio Conte...