Ana içeriğe atla

Edin Terzic: Aidiyet ve Başarı

Borussia Dortmund'un son Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu anlattığım yazıda parantez içerisine alınması gereken en önemli noktalardan biri Edin Terzic'in içinde bulunacağı bir yeni Ottmar Hitzfeld olma mücadelesiydi. Bu mücadele geçtiğimiz 14 yılın dokuz yılını bu kulüpte geçirmiş, çeşitli görevlerde bulunmuş ve birinci adam olduğundan beri Dortmund'a sürekli bir ivme kazandırmış Terzic isminde birleştiğinde, çok daha anlamlı bir mücadele oluyor. İlk defa birinci adam olduğu 2020 yılından beri, Şampiyonlar Ligi'nde Manchester City'e karşı verilmiş bir Çeyrek Final derecesi, son haftada kaçan dramatik bir şampiyonluk ve nihayetinde Şampiyonlar Ligi finalini bu takıma kazandıran Edin Terzic, en az kendisi kadar bu kulüpte anlamı olan, benzer görev tanımlarında çalışmış olduğu Ottmar Hitzfeld isminin altına, belki Jürgen Klopp'un yanına kendi ismini yazdırma hedefinde...

Edin Terzic, 1982 doğumlu aslen Bosnalı bir baba ve Hırvat bir annenin çocuğu olan Alman bir futbol adamı. Futbola SF Oestrich takımında başlayan ve bir dönem Almanya'nın önemli altyapı takımlarından Wattenscheid'ın da formasını giyen Terzic, buna rağmen futbolda dikiş tutturamadı ve 28 yaşında Borussia Dortmund'un scouting biriminde çalışmaya başladı. Futbolu bırakıp bu yola döndüğünde henüz 30'lu yaşlarına bile adım atmamış olan genç hoca, üç sene Dortmund'un hem scouting hem de altyapı birimlerinde antrenörlük görevleri yaptı. O yıllarda Edin Terzic'in antrenörlük kariyerindeki ilk yurtdışı deneyimi ilginç bir şekilde ülkemizde yaşanacak ve ülkemizde yaptığı görevin ardından kariyeri yükselişe geçecekti. Yolları, bir dönem Hırvatistan Milli Takımı'nı da çalıştırmış olan ve o gün itibariyle Beşiktaş'ta hocalığa hazırlanan Slaven Bilic'le kesişen Terzic, aslen vatandaşı olan Bilic'le çalışmak üzere İstanbul'a geldi. Slaven Bilic'in Beşiktaş'ta yardımcısı olduğunda 30'lu yaşlarına yeni adım atan, genç bir isimdi ve Beşiktaş'taki tecrübesi ve ilk kez edindiği ikinci adamlık görevi kariyerinde önemli bir yer tuttu. Beşiktaş'la Avrupa'da elde ettiği başarının sonucunda İngiltere Premier Lig'ine, West Ham'a hoca olarak transfer olan Slaven Bilic, o dönem Edin Terzic'i de yanında götürdü ve Terzic, 33 yaşında Premier Lig'te 
önemli bir takımda yardımcı antrenörlük yapma şansı elde etti. West Ham'la iki tam sezon geçiren Bilic ve Terzic, ligi 2015/16 sezonunda 7, 2016/17 sezonunda ise 11. sırada tamamladılar. Özellikle rakip etüdü konusunda bir hayli başarılı bir ikinci adam olan Edin Terzic, 2017 Kasım ayında görevinden ayrılan Bilic'le beraber West Ham'a veda etti. 2013'ten beri 5 yıl boyunca gönül verdiği takım Dortmund'tan uzak kalan Terzic için 2018 yılının Temmuz ayında, Dortmund'a dönme şansı tekrar gelmişti. Dortmund'un teknik direktörlük koltuğu için göreve gelen Lucien Favre, hem genç, hem tecrübeli hem de Alman ekibiyle çalışma tecrübesi olan 35 yaşındaki Edin Terzic'i ikinci adam olarak kulübeye aldı. 2,5 sene beraber çalıştığı Favre'ye 110 maçta yardımcı antrenörlük eden Terzic, nihayetinde 2020 yılının Aralık ayında görevinden ayrılan Lucien Favre'nin yerine takımın geçici antrenörü olması için göreve getirildi. Bu görevde çıktığı 3 maçın ardından, takımın sezon sonuna kadar onun idaresinde olmasına karar verildi ve Terzic, ilk kez Borussia Dortmund'un teknik direktörü olarak görev aldı. Bu 6 aylık görevi içerisinde RB Leipzig'e karşı bir Almanya Kupası kazanan, ligde takımın ivmesini arttıran ve Şampiyonlar Ligi Çeyrek Finalinde Manchester City'e karşı iyi bir mücadele veren Terzic, buna rağmen kendisinden sonra göreve gelen Marco Rose'nin teknik direktör olduğu denklemde sportif bir görev almak üzere kulübeden uzaklaştı. Kendisinin hocalık dönemiyle ilgili en önemli unsurlar, rakibe göre form alan esnek bir takım kurgusu yaratması, sekteyen geçiş formasyonlarına bulduğu pratik çözümler ve iletişim becerisi olmuştu. Bu unsurlar Borussia Dortmund'un dikkatini çekmiş olacak ki, kendisini tekrar ve daha uzun süreli bir göreve getirme fikrini sürekli ihtimallerde tutmak için kulübün çatısı altında görev edinmesini sürdürmeye karar verdiler. Nitekim Marco Rose ile başarısız geçen sezonun ardından kendisini daha fazla kulübeden uzak tutamadılar ve 2. kez teknik adamlık görevine getirdiler.

Bu dönem takımın en önemli oyuncusu Erling Haaland'ı ve savunmanın önemli isimlerinden Akanji'yi Manchester City'e kaybeden, Axel Witsel'le vedalaşan Dortmund'ta ufak çaplı bir kabuk değişimi ufuktaydı. Adeyemi, Ryerson, Salih Özcan, Niklas Süle ve 31 milyon €'luk yatırım yaptıkları Sebastian Haller'le takımın çehresini değiştiren Borussia Dortmund, genç yıldızı Jude Bellingham'ın saha içerisinde takıma sağladığı konforla da birlikte özellikle Bundesliga'da verdiği yarışı sonuna kadar sürdürmeyi başardı. Buna rağmen son hafta maçında Mainz 05 ile 2-2 berabere kalarak şampiyonluğu Bayern Münih'e kaptıran Borussia Dortmund, geçtiğimiz yıllarda üstünlük kuramadığı Bayern Münih'e karşı bir drama daha yaşamıştı. Üstüne üstlük o yaz transfer döneminde takımın en önemli isimlerinden Bellingham ve Guerreiro'yu kaptıran Dortmund, Nmecha, Marcel Sabitzer, Füllkrug ve Bensebaini gibi isimleri yaz transfer döneminde kadrosuna kattı. Ligde Bayer Leverkusen'in bariz bir üstünlük kurduğu sezonda, Şampiyonlar Ligi kulvarından ilerlemeye devam eden Borussia Dortmund, devre arasında Manchester United'a 80 milyon € bedelle gönderdikleri Jadon Sancho'yu bedelsiz kiralık formülüyle kadrosuna kattı. 

Şampiyonlar Ligi grubunda Milan, PSG ve Newcastle ile aynı gruba düşen Terzic'in Dortmund'u, grupta Milan'a ve Newcastle'a karşı alınan galibiyetler ve aldığı puanlarla grubu 11 puanla lider tamamladı. Sezon içerisinde yaşadığı geçiş oyunu sıkıntılarını 4-2-3-1'den 3-4-2-1'e esnettiği oyun düzleminde Salih Özcan'ı savunmanın arasına alarak çözen, kenara uzun toplarla Nmecha'nın, Adeyemi'nin ile Jadon Sancho'nun mobilizasyonundan faydalanan ve Füllkrug'un ceza sahası kullanımı ile sonuca giden hücum ağırlıklı, pozisyon odaklı bir oyun kurgusu, planı güden Edin Terzic, ligde her ne kadar istediği konumda olmasa da, PSV Eindhoven, Atletico Madrid ve Paris Saint-Germain gibi takımları pozitif oyunlarla ve skorlarla geçen Dortmund'u, nitekim tarihindeki üçüncü Şampiyonlar Ligi finaline çıkarttı. 

Dortmund gibi yetiştirici bir takımda sürekli olarak kadro revizyonlarına ve taktiksel esneklik zaruretine tanıklık ediyoruz ve böylesi takımlarda kalıcı başarı ısrarını görmek her zaman mümkün olmuyor. Daha dalgalı başarı grafiklerinin olduğu bu tip takımlarda, Terzic gibi iletişim, sportif başarı ve kulübe aidiyetin olduğu isimlerle çalışmak her zaman daha büyük başarıları getiriyor. Edin Terzic bugün itibariyle böylesi bir takımda, henüz hocalık kariyerinin başında Şampiyonlar Ligi finalinin bir tarafına adını yazdırdı. Olası bir şampiyonlukta, belki futbolun bugününün ve geleceğinin en önemli isimlerinden biri olma yolunda ilerlerken, bunu ait olduğu takımda başarması bu hikayeyi çok daha anlamlı kılacak. Son olarak Ocak ayında Terzic'in ekibine katılan Nuri Şahin'in de takımdaki etkisini söylemeden geçmeyelim. Terzic'in olası bir transferinde takımın sıradaki birinci adamı olmak için en önemli aday olan Nuri Şahin, bahsettiğimiz profesyonel kavramların edinimi konusunda çok başarılı bir görevde ve ilerleyen süreçte bu takımda edineceği olası teknik direktörlük görevinde de ülkemizi pozitif anlamda temsil edecek bir futbol adamı. Hem Terzic'e, hem Nuri Şahin'e Şampiyonlar Ligi finali mücadelesinde başarılar diliyorum.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vincenzo Montella Mucizesi

Milli takım teknik direktörlüğü koltuğu, futbolun her döneminde o koltukta oturan kişi için ağırlık teşkil eden bir koltuk olmuştur. Bir bayrağı temsilen o koltukta bulunmanızla başlayan süreç, kulüp takımı görevinin görev kapsamından bağımsız pek çok zorluğu beraberinde barındırır. Milli takım görevi, Dünya futbolunda geçmişten beri tecrübesi yeterli ve insani becerileri gelişmiş, kulüp takımlarındaki özgeçmişi geçerli kişilere verilirdi. Kulüp takımları bazında beklentilerini yerine getirmiş, amiyane tabirle bu bağlamda kramponlarını asmış isimler Milli takımlar dünyasına giriş yapar, bu görevi kendileri için yeni bir meydan okuma olarak görürlerdi. Bu meydan okumanın, bu görevin ağırlığıyla eşleştiği temel nokta, kendini kanıtlamış isimlerin bir ülke futbolu yönetilirken bu ağırlığı daha kolay süspanse edebilecek isimler olmalarıydı. Zira kadroya dahil edilecek isimlerden tutun, ortaya konulacak oyun fikri, alınan sonuçlar ve bunun benzeri pek çok husus hem bulunulan ülk...

Fransa 1984: Platini'nin Turnuvası

Fransa Milli Takımı, son 20 yılın en başarılı ve istikrarlı takımlarından belki de ilki... Son yıllarda yaptıkları atılımlarla Dünya Futboluna sayısız genç futbolcuyu kazandırarak, futbolcu yetiştiriciliğindeki önder futbol ülkesi olmayı başaran Fransa, özellikle modern futbolu ihtiyacı olan atletizmi, oyun görüşü ve oyun aklı ile birleştiren oyun anlayışına uygun futbolcular yetiştirdiler, bu sayede de üst üste turnuva başarıları elde ettiler. 1998 Dünya Kupası ile başlayan 26 yıllık süre içerisinde, girdikleri 14 turnuvada 2 Dünya Kupası ve 1 Avrupa şampiyonluğu yaşadılar. Bunun dışında 2 Dünya Kupası finaline ve 1 Avrupa Şampiyonası finaline de adını yazdıran Fransa, bu süreçte Zinedine Zidane, Thierry Henry, Marcel Desailly, Franck Ribery, Karim Benzema, Didier Deschamps, Patrick Vieira, Antoine Griezzman gibi oyuncuların dışında, son jenerasyonun lider oyuncuları Kylian Mbappe, Aurelien Tchouameni, Eduard Camavinga gibi oyuncuları da Dünya futboluna kazandırdılar. Çok ...

"Bir Kupa Hocası": Simone Inzaghi

Dünya futbol tarihinde bazı teknik adamlar ucu kupaya giden turnuva yollarını diğerlerinden iyi yürürler. Bu teknik adamların kilit özelliklerini reaksiyon becerisi ve soğukkanlılık olarak nitelemek mümkündür. Özellikle çift ayaklı elemelerde 90 dakika üzerine kurgulanan plan kadar, 180 dakikalık yapılan bir program da takımı başarıya götürebilir. Özellikle elinizde beklentilerin nispeten düşük olduğu kulüpler olduğunda, eşleşmeleri kazanmaya dair pragmatik ve akılcı çözümler sizi başarıya götürüyor. Bunun en önemli örneklerinden biri de, bu sezon Şampiyonlar Ligi finaline uzanan Inter. En son 2010/11 sezonunda Son 16 turunun ötesini gören Inter, geçtiğimiz 12 sezona bir de UEFA Avrupa Ligi finali sığdırmış olsa da, 2009/10 sezonunda Mourinho önderliğinde yaşadıkları peri masalını tekrarlama noktasında yetersiz kalmışlardı. 2018 ve 2021 yılları arasındaki o üç sezonda değil Kupa 1'de ilerleme kaydetmek, gruptan çıkmayı bile başaramamışlardı. 2021 yılında Antonio Conte...