Ana içeriğe atla

Jose Mourinho: Özel Olan

Jose Mourinho, Dünya futbolunda suyun tersine yüzen ve nihayetinde nehrin başına gitmeyi başaran en büyük "anti-tezcilerden" biri. Futbolun 1980'li yıllardan 1990'lı yıllara geçişinde Hollanda merkezli gelişen total futbolun ikinci dalgası yaşanıyor, Avrupa futbolu bu ekolden yetişen oyuncular ve bu oyuncuların ekseninde reforme olan bir yapıya dönüşüyordu. İkinci dalga, Barcelona'nın 1992'de Şampiyon Kulüpler Kupası'nı kazanmasıyla başlıyor, 1995'te Ajax'ın finalde Fabio Capello'nun Milan'ı karşısında aynı başarıyı tekrar etmesiyle güçleniyordu. Rinus Michels'in pozisyon endeksli, kollektif yapısını topa sahip olmaya dayalı muhafazakar bir sistemle sentezleyen Johan Cruyff, bu oyunun en muhafazakar idealistlerinden biriydi ve dönem futbolunun bu yöne evrilmesindeki en önemli sebepti. Johan Cruyff'un 1996'da Barcelona'dan ayrılmasından sonra göreve gelen Sir Bobby Robson, futbolun özel adamını, Jose Mourinho'yu Barcelona ile buluşturacaktı. Ancak Sir Bobby Robson'ın Barcelona ile birlikteliği kısa sürecek, Fabio Capello yönetimindeki Real Madrid'in ardında ligi 2. sırada tamamlayan Barcelona, yüzünü tekrar total futbol lejyonerlerinden birine yönlendirecekti. Ajax'la 3 Eredivisie şampiyonluğunun dışında, 1995'te Şampiyonlar Ligi zaferi kazanan Louis van Gaal, Barcelona'nın sıradaki teknik adamı olacaktı. Sir Bobby Robson'la 4 senelik birlikteliğinin ardından kendisiyle yollarını ayıran ve Louis van Gaal'in ekibine dahil olan Jose Mourinho, sonraki yıllarda Barcelona'nın temsil ettiği ekolün en önemli rakiplerinden biri olacak ve futbolun gidişinin tersi yönünde attığı adımlarla tarihin en önemli teknik adamları arasına adını yazdıracaktı.

Bahsettiğimiz gibi Jose Mourinho futbolun en önemli anti-tez üreticilerinden biri. Teknik adamlığa adımını atmasının ardından daha bu görevdeki ilk yıllarında Porto'yla Dünya futbolunda tekrarı zor bir başarıya imza atıyor ve o mütevazı kadroyu Avrupa futbolunun zirvesine taşıyordu. Jose Mourinho, dönemin trend oyununu membahında öğrenmiş ve bu oyuna nasıl önlem alınması gerektiğini çok iyi bilen bir isim. Mücadeleci ve pragmatik karakterini birleştirdiği bu oyun bilgisi onu, kısıtlı futbolculuk tecrübesi ve anlaşılmaz karakteri gibi dezavantajlarına rağmen adım adım tepeye çıkarıyordu. Portekizli, futbolculuk kariyerinin kısıtlı oluşuna rağmen, bir futbol ailesinin içerisinde büyümüş bir isim. Kendisi gibi teknik direktör olan babasının ardından gitmek onun için en önemli hayali olmuş. Futbolculukta başarısız olmasının ardından doğduğu ve büyüdüğü şehrin takımı Vitoria Setubal'de altyapı antrenörlüğüne başlamıştı. Estrela'da yardımcı antrenörlük ve Ovarense'de oyuncu gözlemciliği yapmasının ardından kariyerindeki en önemli kırılma noktası Sir Bobby Robson'la tanışması oldu. Sporting Lizbon'la anlaşan Bobby Robson, Portekizce bilmemesinin dezavantajını kapatmak için Jose Mourinho'yu hem tercümanı, hem de yardımcısı olarak yanına alıyordu. Sporting Lizbon ve Porto'nun ardından kendisini Barcelona'ya da götüren Bobby Robson'la yoluna devam etmesinin ardından 1997'de bu kez Louis van Gaal'le yollarını birleştirdi. 1997 ile 2000 yılları arasında van Gaal'in yanında Barcelona'nın ikinci adamı olan Jose Mourinho için 2000 yılı, ilk defa birinci adam olduğu yıl olacaktı. O dönem Jupp Heynckes'in yerine teknik adamlık görevine getirilen Jose Mourinho, Benfica'nın bir başkanlık seçimi sürecinden geçmesinin bir sonucu olarak görevinde kalıcı olamayacaktı. Başkan Jose Vale e Azaveda dönemimde göreve gelen Mourinho, Aralık ayında Azaveda'nın yerini Manuel Vilarinho'nun bırakması sonucunda görevinden ayrılıyordu. Bu dönem Mourinho'nun kariyerinde önemli bir kırılma noktası olacaktı. Zira Newcastle United'ın başına geçen Sir Bobby Robson tarafından yardımcı antrenörü olması için davet alan Jose, kariyerini bu yönlü inşaa etmeyecek, Temmuz 2001'de Portekiz Ligi takımlarından Leiria'nın yeni teknik direktörü olacaktı. Mütevazı bir takım olmasına rağmen Leiria'da kendini kanıtlayan Portekizli hoca, Octavio Machado'dan boşalan Porto teknik direktörlüğü için, önceden yardımcı antrenör olarak çalıştığı takımın birinci adayı oluyordu. Nitekim Porto'nun başına geçmesiyle beraber Jose Mourinho'yu bildiğimiz noktaya ulaştıran süreç başlıyordu.

Porto ve Inter'de elde ettiği Şampiyonlar Ligi zaferleri, Chelsea'de elde ettiği 3 Premier Lig şampiyonluğu, Real Madrid'le 121 gol ve 100 puanlı La Liga şampiyonluğu, Manchester United'la Avrupa Ligi zaferi ve son olarak Roma'da UEFA Konferans Ligi zaferi... Jose Mourinho kariyerinde teknik adamlık görevini aldığı takımlarda her daim bir adım ötesini hayal ettirmiş, özel bir adam. Futboldaki kalıplaşmış doğrulara savaş açmış, günün sonunda kupayı getirecek yol ne ise onu prensip belirlemiş bir teknik adam modeli. Jose Mourinho'yu her şeyden öte futbolda özel kılan faktörlerden ilki bu başarıya endeksli karakteri. Bunun dışında futbolcu iletişiminde izlediği yollar, basın ve rakip teknik adamlarla sürekli içli dışlı oluşu ve kendine has hitabeti onu teknik adamlar klasmanında sıradan kalıpların dışında tutuyor. Ve bu özel adam, bugün itibariyle Fenerbahçe'nin yeni teknik direktörü... Bu noktada Jose Mourinho'nun Fenerbahçe'ye katacakları ve Fenerbahçe'den götüreceklerini değerlendirmek gerekiyor. Her şeyden önce cebinde Jose Mourinho kartvizini taşıyan bir Fenerbahçe, normal şartlarda ulaşamayacağı oyunculara ve ulaşamayacağı reklam gücüne sahip olacak. Kariyerinde tepeden yukarıya doğru çalıştığı her takımda istediği kadro yapısını oluşturmak için kartını ve popülaritesini kullanmaktan çekinmeyen Jose, her daim kendisiyle çalışmanın cazibesini kullanmış bir isim. Öte yandan Jose Mourinho, takımlarında otoritesini merkezileştirmeyi başarmış, Abramovich ve Florentino Perez gibi başkanlarla çalıştığında dahi takımını bir "Jose Mourinho" takımına dönüştürmüştü. Takımındaki oyuncu grubunun ailesinden tutun, sosyal alışkanlarına her noktaya nüfuz eden bir çalışma şekli var. Çalıştığı futbolcularda kendisi için oynama bilincini ve mücadeleci kimliğini geçirmeyi hemen hemen istisnasız başarabilmiş birisi. Ayrıca futbol iklimimizde asgari bir beklenti haline gelen camiayı kendisi üzerinde birleştiren teknik adam profili tam olarak Jose Mourinho'yu tanımlayan bir unsur. Şartlar istediği yönde gitmediğinde uğraşılmak istenmeyecek bir rakip ve bu yönünü gittiği her takımda gösteriyor. Son olarak Portekizli teknik adam, Fenerbahçe'nin uzun süredir uzağında kaldığı kazanma kimliğinin inşaasında önemli bir kırılma noktasını temsil ediyor. Porto'ya 16 yıl, Inter'e 46 yıl sonra Şampiyonlar Ligi kazandıran, 2008'den beri Avrupa kupalarında iddiadan uzak olan Manchester United'a 2017'de UEFA Avrupa Ligi kazandıran ve Roma'ya tarihinde ilk kez Avrupa kupası zaferi yaşatan Mourinho, mücadeleci olduğu her yerde Avrupa kupalarına gözünü diken, iddialı bir isim olmuştur. Bir süredir Avrupa kupaları isteğini ve mücadelesini sürdüren, ancak işi sonuca bağlayamayan Fenerbahçe için Mourinho'nun bu yönü bu hikâyede bağlayıcı bir unsur olabilir.

Jose Mourinho'nun teknik adam olarak pozitif yönlerini anlattık, sıra geldi kendisinin negatif yönlerine... Bunlardan ilki ve bence en önemlisi Jose Mourinho'nun profil olarak pahalı bir teknik adam oluşu... Çalıştığı takımlarda istediği takım iskeletini oluşturmak için kaynaklarını harcamaktan çekinmeyen Mourinho, Fenerbahçe gibi üzerindeki bulutları dağıtmak için istekli bir takımda hem kendi ekibinin inşaası, hem de takım iskeleti oluşturmak için kaynaklarını kullanmaktan çekinmeyecektir. Yani, Fenerbahçe için Jose Mourinho projesinin olası negatif sonuçlanma ihtimali, Fenerbahçe'nin telafisi zor bir yola gireceği anlamına geliyor. Öte yandan hem Fenerbahçe'nin bu sezonki hikayesinde, hem de Mourinho'nun kariyerinin genelinde kronikleşen bir odak problemi mevcut. Şartlar istediği yönde ilerlemediğinde ciddi bir odak problemi yaşayan teknik adam, takımını saha içerisinde tutmayı başaramazsa bu da bir başarısızlığı beraberinde getirebilir. Kariyerinin genelinde yollarının kesiştiği futbolculardan istediğini alamadığında oyuncuyu geri kazanma gibi bir alışkanlığı olmayan Jose Mourinho, Kevin de Bruyne, Mohamed Salah ve Mesut Özil gibi oyuncularda yaşadığı uyum problemleriyle bu bağlamdaki şöhreti kötü bir adam. Mourinho, kariyerinin büyük bir çoğunluğunda iletişimi önemli bir merkeze koymuş, ancak son süreçte futboldaki jenerasyon geçişlerinde bu anlamda sıkıntı yaşadı. Özellikle Tottenham ve Roma dönemlerinde hadsafhaya çıkan bu durum, Tottenham döneminde Dele Alli ve Roma döneminde Zaniolo ile yaşadığı sorunlarla vukû buldu. Son Roma döneminde bu yönünün biraz törpülendiğini ve Felix Gyan, Zalewski gibi oyuncuların yetişmesinde etkisi olduğu söyleyebilirsek de, iş sonuca bağlandığında, bunlar Mourinho'nun karakteristik özelliklerinin bazı defektleri...

İşi bir sonuca bağladığımızda, öyle ya da böyle Fenerbahçe Jose Mourinho'yu Türk futboluna kazandırdı. Futboldaki en özel karakterlerden birinin Türk futboluna katkısının olmayacağını düşünmüyorum. Hem dünyanın Türk futboluna odağının çevrilmesi, hem de futbolumuza katacağı renk açısından büyük bir kazanım. Fenerbahçe'de elde edeceği başarının, yönetimin tutumuyla ve ona sağlanacak bütçeyle ilgili olduğunu düşünmekle beraber, şartların iyi olduğu bir düzlemde Jose Mourinho'nun dünya futbolunda etkisini hissetiremeyeceği bir takım yoktur. Umarım kendisinin hem futbolumuza hem Fenerbahçe'ye katkısı olur.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vincenzo Montella Mucizesi

Milli takım teknik direktörlüğü koltuğu, futbolun her döneminde o koltukta oturan kişi için ağırlık teşkil eden bir koltuk olmuştur. Bir bayrağı temsilen o koltukta bulunmanızla başlayan süreç, kulüp takımı görevinin görev kapsamından bağımsız pek çok zorluğu beraberinde barındırır. Milli takım görevi, Dünya futbolunda geçmişten beri tecrübesi yeterli ve insani becerileri gelişmiş, kulüp takımlarındaki özgeçmişi geçerli kişilere verilirdi. Kulüp takımları bazında beklentilerini yerine getirmiş, amiyane tabirle bu bağlamda kramponlarını asmış isimler Milli takımlar dünyasına giriş yapar, bu görevi kendileri için yeni bir meydan okuma olarak görürlerdi. Bu meydan okumanın, bu görevin ağırlığıyla eşleştiği temel nokta, kendini kanıtlamış isimlerin bir ülke futbolu yönetilirken bu ağırlığı daha kolay süspanse edebilecek isimler olmalarıydı. Zira kadroya dahil edilecek isimlerden tutun, ortaya konulacak oyun fikri, alınan sonuçlar ve bunun benzeri pek çok husus hem bulunulan ülk...

Fransa 1984: Platini'nin Turnuvası

Fransa Milli Takımı, son 20 yılın en başarılı ve istikrarlı takımlarından belki de ilki... Son yıllarda yaptıkları atılımlarla Dünya Futboluna sayısız genç futbolcuyu kazandırarak, futbolcu yetiştiriciliğindeki önder futbol ülkesi olmayı başaran Fransa, özellikle modern futbolu ihtiyacı olan atletizmi, oyun görüşü ve oyun aklı ile birleştiren oyun anlayışına uygun futbolcular yetiştirdiler, bu sayede de üst üste turnuva başarıları elde ettiler. 1998 Dünya Kupası ile başlayan 26 yıllık süre içerisinde, girdikleri 14 turnuvada 2 Dünya Kupası ve 1 Avrupa şampiyonluğu yaşadılar. Bunun dışında 2 Dünya Kupası finaline ve 1 Avrupa Şampiyonası finaline de adını yazdıran Fransa, bu süreçte Zinedine Zidane, Thierry Henry, Marcel Desailly, Franck Ribery, Karim Benzema, Didier Deschamps, Patrick Vieira, Antoine Griezzman gibi oyuncuların dışında, son jenerasyonun lider oyuncuları Kylian Mbappe, Aurelien Tchouameni, Eduard Camavinga gibi oyuncuları da Dünya futboluna kazandırdılar. Çok ...

"Bir Kupa Hocası": Simone Inzaghi

Dünya futbol tarihinde bazı teknik adamlar ucu kupaya giden turnuva yollarını diğerlerinden iyi yürürler. Bu teknik adamların kilit özelliklerini reaksiyon becerisi ve soğukkanlılık olarak nitelemek mümkündür. Özellikle çift ayaklı elemelerde 90 dakika üzerine kurgulanan plan kadar, 180 dakikalık yapılan bir program da takımı başarıya götürebilir. Özellikle elinizde beklentilerin nispeten düşük olduğu kulüpler olduğunda, eşleşmeleri kazanmaya dair pragmatik ve akılcı çözümler sizi başarıya götürüyor. Bunun en önemli örneklerinden biri de, bu sezon Şampiyonlar Ligi finaline uzanan Inter. En son 2010/11 sezonunda Son 16 turunun ötesini gören Inter, geçtiğimiz 12 sezona bir de UEFA Avrupa Ligi finali sığdırmış olsa da, 2009/10 sezonunda Mourinho önderliğinde yaşadıkları peri masalını tekrarlama noktasında yetersiz kalmışlardı. 2018 ve 2021 yılları arasındaki o üç sezonda değil Kupa 1'de ilerleme kaydetmek, gruptan çıkmayı bile başaramamışlardı. 2021 yılında Antonio Conte...