Milli takım teknik direktörlüğü koltuğu, futbolun her döneminde o koltukta oturan kişi için ağırlık teşkil eden bir koltuk olmuştur. Bir bayrağı temsilen o koltukta bulunmanızla başlayan süreç, kulüp takımı görevinin görev kapsamından bağımsız pek çok zorluğu beraberinde barındırır. Milli takım görevi, Dünya futbolunda geçmişten beri tecrübesi yeterli ve insani becerileri gelişmiş, kulüp takımlarındaki özgeçmişi geçerli kişilere verilirdi. Kulüp takımları bazında beklentilerini yerine getirmiş, amiyane tabirle bu bağlamda kramponlarını asmış isimler Milli takımlar dünyasına giriş yapar, bu görevi kendileri için yeni bir meydan okuma olarak görürlerdi. Bu meydan okumanın, bu görevin ağırlığıyla eşleştiği temel nokta, kendini kanıtlamış isimlerin bir ülke futbolu yönetilirken bu ağırlığı daha kolay süspanse edebilecek isimler olmalarıydı. Zira kadroya dahil edilecek isimlerden tutun, ortaya konulacak oyun fikri, alınan sonuçlar ve bunun benzeri pek çok husus hem bulunulan ülk...
Fransızların futbolda yaşadığı dönüşümün başlangıcı olarak 1984'ü işaret etmiştik. O turnuvada tarihinde ilk defa milli takımlar bazında bir kupa kazanan Fransızlar, bunun yanında futbolda oyuncu üretmek noktasında da pozitif adımlar atmışlardı. Bu yıllardan sonra, Marcel Desailly, Laurent Blanc, Emmanuel Petit, Claude Makélélé, Deschamps, Eric Cantona, David Ginola ve Zidane gibi oyuncular yetiştiren Fransızlar, buna karşın 1986 sonrası 10 yıllık dönemi aynı derecede sportif başarıyla taçlandıramıyordu. 1986'yı Belçika'yı mağlup ederek Dünya Kupası üçüncüsü olarak tamamlayan Fransızlar, bu turnuvayı takip eden iki Dünya Kupasına ve bir Avrupa Şampiyonasına katılamıyor, katıldıkları Şampiyonalardan, 1992'de de gruptan çıkamıyordu. Bahsi geçen isimlerle oluşan yeni jenerasyon Michel Platini'nin teknik adamlığı döneminde önemli ölçüde güç kaybetmiş, o dönem Fransız futbol efsanesini yardımcılığını yapan Gerard Houllier göreve getirilmişti. Yakın dönem futb...